adsense

24 Ekim 2016 Pazartesi

Kadın


"İşinde, mesleğinde başarılı olmuş çok insan vardır ama...Bu başarısının getirdiği parayı ve şöhreti, başka insanların hayatını güzelleştirmek için kullanan çok az insan vardır.

Çocuklarınız bu tür insanlara özensin.
Onlar gibi olmayı öğrensin.

Yoksa, o koltuktaki bakanmış,valiymiş,asrın lideriymiş,hepsi hikaye...
Koltuk'dan kalksın.
Tırışkadan teyyare."

"Mustafa Kemal sevdasının, bağımsızlık ateşinin, mücadelenin eğlencenin, evlat hayvan sevgisinin, kızlı-erkekli coşkuların, zengin yoksul aşkların, tutkuların, bizi biz yapan duyguların, aynı potada nasıl harmanlandığını, yazayım istedim."



Kadın, bilmeyene nefs, bilene nefes'tir. Şems-i Tebrizi
Tanrı, erkekleri evcilleştirmek için kadınları yarattı, Voltaire
Kadını, şarabı, şiiri, müziği sevmeyen, ömrü boyunca ahmak kalır, Goethe
Kadınları geri bırakan toplumlar, geride kalmaya mahkumdur, Mustafa Kemal Atatürk

"Değerli kız babaları...Kızınız "zontalar ülkesi"nde yaşasın istemiyorsanız,  kızınızdan önce, siz cesaret gösterin.

Spor yaptırın kardeşim.
Evladınıza güvenin
Korkmayın şort giydirin.
Budur ilacı bu işin.
"

"Sevgili anneler...
10 Kasım'lar kaygı duruşu değildir.
Saygı duruşudur.

En bakımlı halinizle...Elbette ister yeni, ister eski ama mutlaka temiz, ütülü; çocuklarınıza en güzel kıyafetlerini giydirin.

O sizi nasıl bekliyorsa...
Lütfen öyle gidin."

"Themis...
Mitolojide adalet tanrıçasıdır.
Bakiredir.
Bir elinde kılıç tutar, bir elinde terazi vardır.
Gözü bağlıdır.
Bakire oluşu, bağımsızlığını...
Terazi, adaletin hakkaniyetli dağıtılmasını...
Kılıç, caydırıcı gücünü...
Gözlerinin bağlı olması, tarafsızlığını sembolize eder.

Tüm dünyada evrensel hukuk'un simgesidir.

Türkiye hariç!
Bizde de öyleydi aslında.
4 sene öncesine kadar.
...."

Yılmaz ÖZDİL

14 Ekim 2016 Cuma

İtalyan Şehir Cumhuriyetleri

Kitap, 11. yüzyılın sonlarından 14. yüzyılın başlarına kadar Kuzey ve Orta İtalya'da ki cumhuriyetçi şehir devletini, özellikle de onun toplumsal ve siyasal yaşamını ele almaktadır...11. yüzyılın sonlarına doğru birçok şehirde kolektif eylem ile komünal kurumların ortaya çıktığı görülmektedir; 14. yüzyılın başlarında ise bağımsız cumhuriyetlerin ortadan kalkmasına yol açan şehir lordlukları veya bölgesel devletler ortaya çıkmaya başlamıştır.

Büyük Veba Salgını, Kara Ölüm ya da Kara Veba, 1347-1351 yılları arasında Avrupa'da büyük yıkıma yol açan veba salgınıdır. Asya'nın güney batısında başlayarak 1340'lı yılların sonlarında Avrupa'ya ulaşmıştır.
Büyük Veba Salgını

...14. yüzyılın ikinci yarısında şehirler, nüfusları, kaynakları açısından tartışma götürmeyecek bir şekilde küçüktüler.

"Çeşitliliğin baş döndürücülüğüne kapılma, partikülarizm tuzağına düşme, sonu gelmez ayırımlar labirentinde insanın yolunu kaybetme riski var."

En büyük İtalyan şehrinin nüfusunun 100.000'in üstünde olmasına rağmen çok azının nüfusu 20.000'in üstündeydi.

"Eğer bir devletin yurttaşları yargıçlık yapma ve liyakate göre makam dağıtma durumunda iseler, birbirlerinin karakterlerini bilmeleri lazımdır; bu bilgiye sahip olamadıklarında hem makamlar için yapılan seçimlerde hem de mahkeme kararlarında sorunlar çıkar." Aristoteles

Bir tarihçi,ortaçağ italyan kentlerini "soylu ile rantiye, dükkan sahibi ile zanaatkar, katip ile köylü topluluklarının bir karışımı" olarak tarif etmiştir.

Şövalyelerin varlığı her şehir için geçerli bir özelliktir.İtalyan şehirlerini Kuzey Avrupa şehirlerinden ayıran onların mevcudiyetidir ve komünlerin bütün tarihi onların mevcudiyetiyle açıklanabilir.







10 Ekim 2016 Pazartesi

Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik - Umberto Eco

"Biz kesişler ki toplumdan yüz çevirmişiz, Hz. İsa adına dünyadaki tüm değerli ve güzel şeylerden vazgeçmişiz, biz ki Hz. İsa'yı kazanmak için güzellikle parıldayan, seslerin tatlılığıyla kulağı okşayan, güzel kokan, tadı güzel olan,dokunması zevk veren her şeyi, kısacası bedensel haz veren her şeyi pislik olarak görmüşüz..." Aziz Bernard

"Süsler, insanı duadan uzaklaştırır.O halde, süslü sütun başlıklarının üzerinde görülen bütün bu heykellerin yararı nedir?" Aziz Bernard

"İlahi, ruhları ibadete sevk eder, oysa müzik aletleri ruhu içsel bir adanmadan çok zevke sevk eder."Aquino'lu Tommaso

Autun'lu Honorius resmin 3 amacının olduğunu söyler: "Öncelikle resim Tanrı'nın evini güzelleştirmeye; ikincisi azizlerin yaşamlarını anımsatmaya ve son olarak din dışı kesimin edebiyatı olduğundan eğitim görmemişlerin zevk almasına yarar."

"Güzellik, algılama yetisine zevk verdiği ölçüde iyinin bir eğilimidir; oysa iyilik, duygularımızın hoşuna giden eğilim anlamına gelir." Summa

"Ve birden ağaran bir ufuk benzeri,
çepecevre tekdüze bir ışık belirdi,
var olan aydınlığın üstünde." Dante

Işık olarak Tanrı fikri çok eski geleneklerden geliyordu.

"Güzellik, bir nesnenin kendisiyle olan uyumlu oranlılığı, tüm parçalarının kendi içlerindeki ve her parçanın öteki parçalarla ve bütünle, bütünün ise her şeyle olan ahengidir." Pouillon

"Işık kendiliğinden güzeldir, çünkü onun doğası yalındır ve kendinde bütün şeyleri kapsar.Bu yüzden, ışık en yüksek derecede bütünlüklü, kendisiyle en uyumlu şekilde oranlı ve kendisine eşittir; zaten güzellik, oranlar arasındaki uyumdur." Poullion

....zamanla Hıristiyanlık öğretisinin geliştiricileri, sıradan insanın teolojik anlatımın katılığı içinde kavrayamayacağı kavramları imgelere dönüştürmeye başlayacaklardır.

"Tüm görülür nesneler görülmez şeyleri imlemek ve dile getirmek üzere bize sunulmuş olup, bizi simgesel, yani mecazi tarzda görme yoluyla eğitirler...Görülür şeylerin güzelliği onların biçimlerinden kaynaklandığına göre... görülür güzellik görülmez güzelliğin imgesidir." Hugh

"İyilik arzulama yetisiyle ilişkilidir, çünkü her varlık iyiyi arzular; ayrıca iyiliğin bir amacı vardır; çünkü arzulama bir şeye doğru ilerlemedir.Buna karşılık, güzellik bilme yetisiyle ilişkilidir; gerçekten de; görülmeleri bizde zevk uyandıran şeylere güzel deriz.Bu yüzden, güzellik uygun orandan oluşur; çünkü duyularımız iyi oranlı şeylerden, yani duyulara benzer şeylerden zevk duyar; başka herhangi bir bilme yetisi gibi duyu da bir tür orandır.Bilgi özümseme yoluyla elde edildiği, benzerlik de biçimle ilişkili olduğu için, güzellik biçimsel neden fikrini içerir." Aziz Tommaso

Ortaçağlılar için...estetik açıdan zevk verir görünen şeylerin mümkün olan her durumda etik açıdan haklı çıkarılmasıdır.

"Her eser ya Yaratan'ın ya Doğa'nın ya da doğayı taklit eden bir sanatçının eseridir." Hugh

3 Ekim 2016 Pazartesi

What Great Managers Do

I’ve found that while there are as many styles of management as there are managers, there is one quality that sets truly great managers apart from the rest: They discover what is unique about each person and then capitalize on it.

In chess, each type of piece moves in a different way, and you can’t play if you don’t know how each piece moves. More important, you won’t win if you don’t think carefully about how you move the pieces. Great managers know and value the unique abilities and even the eccentricities of their employees, and they learn how best to integrate them into a coordinated plan of attack.

The old cliché is that there’s no “I” in “team.” But as Michael Jordan once said, “There may be no ‘I’ in ‘team,’ but there is in ‘win.’”

Fine shadings of personality, though they may be invisible to some and frustrating to others, are crystal clear to and highly valued by great managers. They could no more ignore these subtleties than ignore their own needs and desires. Figuring out what makes people tick is simply in their nature.

To that end, there are three things you must know about someone to manage her well: her strengths, the triggers that activate those strengths, and how she learns.

Great managers don’t try to change a person’s style. They never try to push a knight to move in the same way as a bishop. They know that their employees will differ in how they think, how they build relationships, how altruistic they are, how patient they can be, how much of an expert they need to be, how prepared they need to feel, what drives them, what challenges them, and what their goals are. These differences of trait and talent are like blood types: They cut across the superficial variations of race, sex, and age and capture the essential uniqueness of each individual.

Always remember that great managing is about release, not transformation. It’s about constantly tweaking your environment so that the unique contribution, the unique needs, and the unique style of each employee can be given free rein.

1 Ekim 2016 Cumartesi

Albert Einstein - Benim Gözümden Dünya

"Yalnızca bireyler sorumluluk duygusuna sahiptir." Nietzsche

"Hayat serüveninde en değer verdiğim şey devlet değil, sürünün yüzeysel düşünce ve duygularının aksine, asil ve yüce olanı ortaya çıkaran yaratıcı, sezgisel birey ve kişiliktir."

"Yaşayabileceğimiz en kayda değer deneyim esrarengiz olanın deneyimidir.Bu, gerçek sanat ve bilimin kökeninde yatan en temel duygudur."

"İnsanın gerçek değeri her şeyden önce kendi kendisinden özgürleşmeyi ne ölçüde ve ne anlamda becerebildiğiyle belirlenir."

"Nasıl ki bireyin kişiliği toplumdan beslenmeden gelişemezse, toplumun gelişimi de yaratıcı, özgür düşünen ve hüküm veren kişilikler olmadan mümkün olmayacaktır."

"İncelikli fikirler ve soylu davranışları ancak büyük ve sağlam karakterler üretebilir."

"Eğitim vermenin en rasyonel yolu örnek olmaktır."

"Bir öğretmenin en önemli marifeti, yaratıcılığa ve bilgiye duyulan hazzı uyandırmaktır."

"İnsan ırkının yapmış ve düşünmüş olduğu her şey ihtiyaçların karşılanması ve acının azaltılmasına yöneliktir.Eğer ruhani hareketleri ve gelişimlerini anlamak istiyorsak bunu sürekli akılda tutmak gerekir."

"...bilim ahlakı baltalamakla suçlanmıştır, ancak bu adil bir suçlama değildir.Etik bir davranışın temelinde sempati, eğitim, ve toplumsan bağlar bulunmalıdır; dini bir temel zorunlu değildir."

"...Ricamın sağır kulaklara hitap etmemesi dileğiyle."

"Devlet insanlar içindir, insanlar devlet için değil...Devletin en önemli görevinin bireyi korumak ve ona yaratıcı kişiliğini geliştirme fırsatı vermek olduğunu düşünüyorum."

"Silahsızlanma olmadan kalıcı barıştan söz edilemez."

"Bencillik ve rekabet,kamu ruhu ve görev bilincine göre ne yazık ki çok daha kuvvetlidir..."

"Bireyin hayatı diğer canlıların hayatını daha asil ve güzel kılmaya katkıda bulunduğu sürece anlamlıdır.Hayat kutsaldır - bu onun en üstün değer olması ve diğer tüm değerlerin ona tabi olduğu anlamına gelir.Yahudi geleneğinin tipik özelliği, birey ötesi hayatın kutsallaştırılmasına,ruhani her şeye duyulan derin bir saygının eşlik etmesidir."

"...Yahudilik aşkın bir din değildir; yaşadığımız hayatla ilgilenir ve bir dereceye kadar hayatı kavrayabilir, o kadar. Bence;bundan dolayı kabul gören anlamda bir din olup olmadığı şüphelidir,çünkü Yahudiden beklenen şey 'iman' değil, hayatı bireyi aşan bir anlamda kutsamasıdır."

Sokrates'in Savunması (Platon)

Platon, Atina'da MÖ 427 yılında gelmişti.

Herşeyden önce, güya bilgi kılıfı altında ortaca çıkan cehaletin demokraside uzman ve profesyonelliğin değilde, vasat ve amatör olanın hakim olmasıyla sonuçlandığı savunan Platon açısından demokrasi,Atina'da sadece cahilin hatalı yönetme hakkı anlamına geliyordu.

Platon...Yunan kahramanı Akademos'un sığınağı ya da mezarının hemen yanı başındaki bahçeyi satın alarak Akademiyi kurdu.Burası en azından Avrupa'nın ilk büyük eğitim ve araştırma merkezi olmuştur....Akademi'nin kapısına 'Geometri bilmeyen buradan içeri giyemez' diye yazdırmıştı.Eğitim felsefesini de politikaya tabii kılan Platon'un buradaki amacı, iyi eğitilip teçhiz edilmiş aklıyla yönetmesi gereken filozof-kralı eğitmekti.Akademi, kendisinden devlet adamları ve yasa koyucuların çıkacağı, bilim ve felsefe temelli bir politika eğitimi veren bir kurum olarak tasarlanmıştı.Gerçekten de Akademi,Helenistik dönemin sonuna kadar Yunan dünyasına hukuki ve politik bakımdan şekil vermeye çalışan en önemli merkez oldu.

Sokrates : 'Bildiğim tek bir şey var, o da hiçbir şey bilmediğim"

Sokrates : 'Ey insan! Kendisine biraz saygısı olan bir insanın yaşam ve ölüm risklerini hesaplaması gerektiğini düşünerek yanlış yapıyorsun.İnsanın yalnızca eylem sırasında doğru mu yanlış mı, iyi birisi gibi mi kötü birisi gibi mi davrandığını hesaplaması gerekir.'

Sokrates : '...Mahkum olmamı sağlayan şey delillerimin eksikliği değil, küstahlık ve utanmazlık yapmamam, beğeninizi kazanacak şekilde konuşmamış olmam, ağlamamış olmamdı.Diğer insanlrdan duymaya alışkın olduğunuz şeyleri söylemediğim ve bunları yapmadığım için ceza alıyorum.O zaman nasıl ki tehlikedeki bir insana yakışmayacak şeyler yapmamaktan söz ediyorsam şimdi de aynı şekilde kendimi böyle savunduğum için  herhangi bir pişmanlık duymuyorum. Böyle bir yaşamdansa, kendimi onurluca savunarak ölüme gitmeyi tercih ederim..

Sokrates : '...Eğer bir insan herşeyi yapabilecek kadar onursuz ve şerefsizse, tehlike anında kendisini kurtarabilmek için çok sayıda yol vardır.Ölümden kaçmak çok zor değildir ancak kötülükten kaçmak zordur.Çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar.'

Sokrates : '...Ölüm geldiğinde hiçbir şey hissedilmiyorsa, yani durum uyuyan kişinin rüya görmediği bir uyku gibiyse, insan için ölüm büyük bir kazançtır...'

Sokrates : 'Artık gitme zamanı!Ben ölüme, siz yaşamaya gidiyorsunuz.Hangisinin daha iyi olduğunu tanrı dışında kimse bilemez.'