adsense

4 Kasım 2025 Salı

Açlık Sanatçısı

 

...şimdiye dek hiçbir gösterinin sonunda kafesinden kendi arzusuyla çıkmamıştı.Menajeri aç kalma süresini kırk gün olarak belirlemişti.

Açlık Sanatçısı "...çünkü tadı hoşuma giden bir yemek yok.Böyle bir yemek olsa, asla bu ünün peşinden koşmaz, sizin gibi, diğer insanlar gibi karnımı doyururdum."

30 Ekim 2025 Perşembe

Antik Dünya

Antik bir şehirde gezinirken neler çıkar karşımıza?...Çöp ve insan dışkılarının feci kokuları fena çarpar yüzümüze...Ölüm de sinerdi şehrin havasına.Evsizlerin çoğu sokaklarda ölürdü.

Ölünün ortadan kaldırılması için daha çok yakılma yoluna gidildiği Roma'da cesetler şehir dışına götürülür ve basit bir odun yığınıyla yakılırdı.

Çeyrek milyon izleyici alabilen amfitiyatro ve Circus Maximus'taki kalabalığın bağırışları şehri çınlatırdı..

...çoğu heykel boyalıydı.Ya da yaldızlı, cilalı veya vernikliydi.Yüzün temel özellikleri izleyicinin dikkatini çekmek için vurgulanırdı...gözler beyaza boyanır ya da renklendirilmiş camla bezenirdi.Dudaklar çarpıcı kırmızılarla...ve heykel ne kadar önemliyse renklendirme daha belirgin, daha şaşalı olurdu.

Homeros.."şarap rengi deniz" benzetmesi sadece rengiyle değil keskin, kekre tadı ve kokusuyla da ilgilidir...Tat almanın, koklamanın ve hissetmenin renkleri olduğu fikri, bizim çok kolay anlayabileceğimiz bir şey değil.

Okuryazarlık...nüfüsun sadece 5%'i işlevsel düzeyde..temel metinleri okuyacak kadar okuryazardı.

Bizim klasik kültür olarak gördüğümüz şey, küçük bir zengin grubun yüksek kültürüydü.Sadece varlıklı kesin şiir okumak ya da düzyazının incelikli noktalarını öğrenmek için zaman harcayabiliyordu.

Antik dünya, erkek egemendi.Sadece erkekler oy kullanabiliyor ve kamu hizmetinde görev alabiliyordu...bütün metinler erkekler tarafından erkekler için yazılmıştır...Nüfus gençti..25 yıldan daha uzun ömür beklentisi olmazdı.

Atina..toplam nüfusu 250.000 idi ve bu nüfusun sadece 30.000'i vatandaştı...oy kullanma hakkına sahip kimseler Atina nüfusunun 10%-15%'ine kadar düşmüştü...Her vatandaş kanunlarla ilgili teklif verebiliyor ve oylama yapılabiliyordu...Seçimler güvenilir değildi çünkü zengin ve güçlülerin seçmenlerin oylarını satın almasıyla sonlanıyordu.

Nüfusun büyük bölümünü köleler oluşturuyordu...Roma'da nüfusun üçte birini oluşturan köleler her yerdeydi...Bir köleye sahip olmak, günümüzde bir buzdolabına sahip olmak kadar normaldi.

Ortalama bir antik şehrin sokaklarında yürümek bizi her türden dini görselin bombardımanına tutardı..kapılarda tutulan ev tanrıları..

Felsefe, çoğunluğu üst sınıf erkeklerden oluşan çok küçük bir grup tarafından yapılıyordu.

...antik dünya doktorları insan vücudunu organların değil, sıvıların bir bütünü olarak görüyordu.

...kimle seks yaptığınız değil, kimin kime ne yaptığı önemliydi.Kabul edilir olan sadece üstte olmaktı.

Günlük dil kaba olabiliyordu...taşlardan birinde "Selam, göt oğlanı Octavian!" kazılıdır

"sıradan" insanlar...95%-99%'u seçkin olmayanlardan oluşuyordu...gündelik işçi olarak tarlalarda çalışan veya şantiyelerde ağır işler yapan erkekleri kapsıyordu.

...hayat sokaklardaydı.Sosyalleşme, dedikodu yapma ve son haberleri alma imkanı veren berberlerde, çeşmelerde, pazar yerlerinde, tavernalarda, şarap dükkanlarında ve hamamlarda vakit geçiriyorlardı.

...Gemiciye rüzgarın nereden estiği sorulmuş, o da "Fasulye ve soğandan"demiş

23 Ekim 2025 Perşembe

Ölüm bir Varmış bir Yokmuş

Kilise sonsuza uzanan cevaplar vermeye o kadar alışıktır ki...

Ümitlerin kaderi, biri yok olduğunda diğerinin ortaya çıkmasıdır, işte bu yüzden bunca hayal kırıklığına rağmen dünyadan silinip gitmemişlerdir.

Jose Saramago

15 Temmuz 2025 Salı

Retorik

 Aristoteles..."eğer yargıçların kararları olmaları gereken şekilde ortaya çıkmıyorsa bunu konuşmacıların kusurlarına bağlamak gerekir, davanın kendisine değil."

Sokrates'in öğrencisi Platon...-> kandırma sanatı

Platon'un öğrencisi Aristoteles...-> inanılır ve ikna edici olmanın, ikna etmenin sanatıdır.

Quintillianus..->güzel konuşma sanatı

Cicero...->Bir konuşmacının 3 tane görevi vardır. Docere->Öğretmek, Delactare->Keyifli anlatmak, Movere->Kitleyi harekete geçirmek

Cicero-> Retorik, beş küçük sanattan oluşan büyük bir sanattır

1.Inventio (konuşmanın hazırlık aşaması)
2.Dispositio (konuşmanın yapısı)
3.Elocutio
4.Memoria
5.Actio

INVENTIO
"...diğer insanları etkilemenin tek yolu, onlara ne istedikleri hakkında konuşmak ve onu nasıl elde edeceklerini göstermektir." Dale Carnegei

Amatörlerin en büyük hatası hemen argüman sunma aşamasına geçmesidir...Hazırlanarak yaptığın bir konuşmada başarılı olacağının garantisini veremem ancak hazırlıksız bir konuşmada başarsızlığının garantisini verebilirim.

Aristoteles ->3 temel kavram

1.Ethos ->etiğe, güvene başvurmadır (senin kim olduğunla ilgilidir)
  
örnek:
 "20 yıldır tüm dünyadaki ülkelerin hükümetlerini incelediğim çalışmamda gördüm ki hükümet ne kadar demokratikse halk o kadar mutluydu."

Bir retor, ethosu, belli bir alandaki tecrübesini göstermek için ama hissettirmeden kullanır...Konuşmanın %10'luk kısmın ethos oluşturmalıdır...Gereğinden fazla kullandığından ters tapar.

2.Logos->mantığa başvurma

Konuşman içeriğinde mutlaka rakamlar, seçenekler ve veriler barındırmalıdır. Ortalama %25'lık kısmını barındırmalı.

Karşındaki insanların hangi bilgilere ihtiyacı var?
Tam olarak ne söylemek istiyorsun?
Hangi teknik bilgileri konuşmanda kullanıcaksın?

3.Pathos->duygulara hitap etmektir

Hangi duygulara hitap edelim: Gurur ve umut (pozitif) / korku ve nefret (negatif)

Konuşmanın %65'lik kısmını barındırmalıdır.
İnsanlar, sen konuşmanı bitirdikten sonra ne yapsınlar? Ne istiyorsun? Eyleme geçmelerini mi ya da düşünmelerini mi istiyorsun?

Eğer eylem amaçlıyorsan, onlara umut ve bir görev vermen son derece önemli
Tamamen sana bağlanmalarını ve yönlendirilme hissini yaşamalarını istiyorsan o zaman korku ve nefret üzerinden gitmen gerekir.

İnsanlar dinledikleri konuşmalarda duygulara dokunulmasından, espri yapılmasından ve o konuşmanın keyifli bir sohbetmiş gibi kendilerine aktarılmasından çok hoşlanırlar. 

(Hazırlık) En iyi sıralama:
Pathos->Ethos->Logos->Pathos 

"Kendi argümanlarınla muhatabını etkileyebilirsin.Ama onun argümanlarıyla onu ikna edersin." İnventio aşamasında..etkili olan hazırlıkta, onun için neyin önemli olduğunu, ihtiyacını, değerlerini, verileri toplamalısın.

İnventio aşamasında uyman gereken kurallar:
1.Kural:Muhatabını tanı  (teknik yanı ağır basan biri mi? duygusal tarafıyla mı ön planda? hangi toplumsal kategoriye yakın..)

2.Kural:Serbest konuş (ezberlememek, konuşmanın üzerinden bol tekrar, küçük 1-2 notunu kartlara yazabilirsin)
3.Kural:Olabildiğince Kısa tut
Mark Twain.."iyi bir konuşma iyi bir başlangıca ve iyi bir kapanışa sahiptir.İkisi arasındaki mesafe ne kadar kısa olursa o kadar da iyidir." 
Ne kadar uzun konuşursan o kadar sıkıcı olursun..Eğer kitleye konuşuyorsan konuşmanı kısa tutup, soru cevap kısmını daha aktif kullanabilirsin.
Az olan değerlidir.

Temel özet-> Konuyla ilgili uzmanlığına atıf yapmak(ethos), avantaja vurgu yapmak(pathos), güçlü bir argümanla mesajı desteklemek ve sayılardan-grafiklerden yararlanmak(logos) ve coşkulandırarak kapatmak(pathos)

4.Kural: Anlattığın konuya önce senin inanman gerekir
Augustinus..."başkalarının içinde tutuşturmak istediğin ateşi önce kendi içinde yakmalısın."
Bilgi ve keyif dengesini konuşmana yansıtmak...Bu iki denge var mı sende?

DISPOSITIO
Moliere.."Anlaşılır şekilde konuşan kişi her zaman iyi konuşur"

...konuşmamızın başlangıcından bitişine kadarki tüm sürecin planlanma adımlarıdır.
Kendi içinde 5'e ayrılır:
1.Exordium, giriş
2.Narratio, tüm dikkatleri üzerine çekmek
3.Confirmatio, argüman sunumu
4.Refutatio, karşı argümanların çürütülmesi
5.Conclusio, kapanış

1.Exordium:Giriş

Bir konuşmanın kalbi neresi? diye sorarsan açık ara giriş derim.Çünkü insanlar sen konuşmaya başladığın andan itibaren ilk bir dakika içinde seninle ilgili bir yargıya varırlar....O yüzden ayakları yere sağlam basan, konusuna hakim, kendisine güvenen bir profil çizmen gerekir...giriş kuralları:

Kendini tanıtmak
örn: "12 yıldır retorik konusunda hem yurt içinde hem yurt dışında uluslararası firmalara, üs düzey yöneticilere ve liderlere eğitim veriyorum." ...konuyla ilgili uzmanlığı söyleyip bırak.

Konuyu adlandırmak
...anlatacağımız konunun çerçevesini çizmektir."Bugun burada sizinle bu konuyu konuşacağız."

Gaf'lar
...konuşmanın girişinde kesinlikle olumsuz, negatif bir kelime dahi kullanmaman gerekir.Ne kendini ez, ne konuyu ne de kitleni.

2.Narratio:Dikkat çekmek
Ele aldığımız konuyu dinleyicilerimizin ilgisini çekecek bir yolda ortaya koymak...açık, sıra dışı ve dikkat çekici olmalıdır.
Seçenekler:
-Retorik sorusu ile - kendi kendine soru yönetme
-Metaforlu (retorikte elimiz ayağımız) -başka bir şeye benzeterek ya da kıyaslayarak anlatma
-Doğrudan soru soran
-Gizli gerilimli - ilk etapta bir şeyden bahsediyoruz ama detay vermiyoruz...gizem ve merak bırakıyoruz
-Basit gerilimli - bir veriyi, kişiyi, tarihi vererek başlayıp ne ile ilgili olduğunu söylemeden
-Bilgeliğe yaslanan - büyük bir yazarın bilgeliğinin ardına yaslanmak
-Sağ gösterip sol vuran - paradoks yaratıyoruz
-Hikayeli
-Nüktedan -dinleyiciler seni tanıyorsa

...şu 3 seçeneğe daha çok odaklan
    1. Açılışı bir soru ile yap - cevabı tek cümleyle açıklanabilecek şekilde olsun
    2. Açılışı bir çürütme ile yap
    3.Açılışı bir hikaye ile yap - en etkili yöntem

Narratio ve Exordium kısımlarının yerlerini kendi tarzına göre değiştirebilirsin...Özgün ve özgürlük kısmı senin tercihine kalmış




28 Haziran 2025 Cumartesi

İnsanlığımı Yitirirken

Oyuncular için rol yapmanın en zor olduğu yer, kendi memleketlerinin tiyatrosunda, hısım akrabanın hep bir arada bulunduğu yerdir...Benim insan korkum, eskisinden ne daha güçlü ne de daha zayıf, olanca şiddetiyle göğsümün içinde kıvranıyordu, ancak rol yeteneğim iyice gelişmişti...

Artık, özümü tamamen gizlemeyi başardığıma inanırken, bir şekilde sırtımdan vuruldum...

Kendimi bile ürpertecek kadar korkunç bir resim çıktı ortaya. Dış dünyaya karşı neşeyle gülüyor, insanları da güldürüyordum ama aslında böylesi karanlık bir yüreğim vardı.

Ben doğuştan dışlanmış olduğumu hisseder, şu dışlanmış bir insan diye parmakla gösterilen biriyle karşılaştığımda, içimde mutlaka bir rahatlama duygusu uyanırdı.

O çorba ve Horiki'nin tadını çıkarış şekli, bana metropol insanının hesapçılığı, tabii birde topluluk içinde ve dışındaki eylemleri arasına keskin çizgiler çizerek yaşayan aile üyelerinden müteşekkil Tokyo hanelerinin neye benzediğine dair bir ders öğretmişti.

İyilik-kötülük kavramları insanların ürettiği bir şeydir.İnsanların kendi başlarına ürettikleri ahlaka dair sözcüklerdir.

14 Haziran 2025 Cumartesi

Romantik Hareket

Artık hiç kimseyle görüşmek gelmiyordu içinden, aradığı insanı bulamadıktan sonra...Alice...yalnızlığın yakasını bırakabilmesi için birinin çıkıp, her gün karşılaştığı türden sıradan bir ilgiden daha farklı daha fazla bir ilgi göstermesi gerekiyordu.

Proust.."Arkadaşlık korkaklıktan başka bir şey değildir, aşkın getireceği daha büyük sorumluluklardan ve zorluklardan kaçıştır yalnızca."

Alice'in gerçeklik anlayışı Madam Bovary'nin gerçekliği tanımlayışıyla birebir aynıydı....kendini yaşıyormuş gibi hissettiği tek durumun Aşk olduğuna inanıyordu.

Bir özellik, daha büyük bir şeyin ayrıntısı olarak görülmeye başlandığında önemsiz olma halinden, yani başka bir şeyle bağlantısızmış gibi görünme halinden sıyrılır...Yalnız başına oturmuş yemeğini yerken Alice, birinin onunla ilgileneceği, böylece kendisiyle ilgili ufak ayrıntıların takdir edildiğini hissedeceği güne özlem duydu.

Romantik sorun derinlerde bir yerlerde yaşanıyordu, ancak yansımaları her yerde hissediliyordu.

...Alice, zevk aldığı yegane şeylerin beklenmeyen şeyler olduğunu iyice öğrenmişti; bu yüzden hiçbir şeyi dört gözle beklememek için sürekli bir mücadele içindeydi.

Baştan çıkarılmaya nasıl karşı koymak gerektiği, insana eziyet veren bir konudur: Kişi çok hızlı davranırsa değersizmiş gibi görünebilir, çok yavaştan alınca da partnerin ilgisini yitirebilir.

Burada kastedilen başkalarının öyle olduğuna karar verdiği yerde olmayı istemekti...Herkesin arzusu merkezde yer almaktı. Bütün gözlerin çevrildiği...

Hayranlık, Alice için aşk'ın olmazsa olmaz koşuluydu...İçten içe, sevdiği adama yalnızca kendisinin değil, başkasının da hayran olması gerektiği anlamına geliyordu.

Eric, ağırlığını geniş bir alana yaymıştı. Yaşamını destekleyen sütunlar, birden fazla kız arkadaşla bağlantıyı kesmemek, ola ki bir gruptan ayrılırım düşüncesiyle mümkün olduğunca geniş bir arkadaş kitlesiyle görüşmek...yeterince para kazanmak gibi önlemlerden oluşuyordu...Alice hiç şüphesiz romantik bir mimardı. Bütün ihtiyaçlarını tek bir sütuna yükler..sütunun bütün ağırlığını kaldıracağını umut ederdi.

Eric...onu duygusal açıdan ketum kılan, bu özelliklere olan yaklaşımıydı; bu özellikler olmasa yaşamının çok daha zor olacağını itiraf etmek istememesiydi.

Maddi dünyada borcunu ödememek bir suçtur. Oysa aşkın ve arkadaşlığın dünyasında borçlar uzun süre idare edilebilir...Aşık olmak, sürekli borca girmek anlamına gelir. Borca girer, ama birine bir şey borçlu olmak duygusunun yarattığı belirsizliği hoş görürsünüz, çünkü karşınızdakinin alacaklı olmasından doğan gücü, suistimal etmeyeceğine güvenirsiniz.

Alice, Eric'in borcunu bu kadar çabuk ödememesini tercih ederdi doğrusu...

İnsanların içtenliğine inanmak gün geçtikçe daha bir zorlaştı; yaşadığı her bir ihanet, insanların aslında tutarsız varlıklar olduğunu ve onlara hep bir mesafeyle yaklaşmak gerektiği tezini daha bir destekledi.

Kendiyle barışık olduğuna inanan taraf aşkını sık sık tazelemeye ihtiyaç duymaz...

Aşkta güçlü olmanın yolu, hiçbir şeyi umursamama yetisine sahip olmaktan geçer...Stendhal...;ona göre bir ilişkide her zaman taraflardan biri ötekini nispeten daha çok sevmektedir...Gücün varlığının unutulabilmesi için her iki tarafın da terazinin kefelerine eşit ağırlıkta yük koymaları, biri "Seni seviyorum" diyorsa, ötekinin de "Ben de seni" demesi gerekir.

Eric'e dini bir mesafe kazandıran şey,  sessizliğiydi.

...insana acı çektiren bir metin, açıklık ve berraklıkla okunabilen bir metne göre daha önemliymiş, daha derinmiş ve doğruymuş gibi görünebilir...Zor bir sevgili; açık, berrak, ne yapacağı önceden kestirilebilen ve hep tam zamanında arayan bir sevgiliye göre daha değerlidir.

..dikkatin dağılmasını iki ayrı biçimde tanımlamakta yarar var:
-kişinin dikkatinin, can sıkıntısı ya da konunun ilgi çekiciliğini yitirmesi nedeniyle dağılması
-kişinin dikkatini, bile bile, göze çarpan bir şeyin üstünü örtebilmek amacıyla kendisinin dağıtması; bu yolla duygu dolu bir anın ağırlığından sıyrılması

Aşka dair en eski anılarımız, yardıma muhtaç ve zayıf bir durumdayken bize gösterilen karşılıksız sevgidir.

Alice'e göre bir aşkın içtenliği, insanın sevgilisini ne kadar çok tanıdığıyla ve onunla ilgili ayrıntılara ne derece vakıf olduğuyla ölçülürdü...Onunla ilgili bir şeyler öğrenmek için emek veren ve bu yolla ona bir kimlik kazandıran insanlarla birlikte olmak isterdi Alice...Eğer birlikte olduğu erkek, onun en cok keyif aldığı kitapları, en çok sevdiği restoranları, falanca sözcüğü nasıl da eşsiz telaffuz ettiğini ya da çatal kullanırken yaptığı filanca jestin benzersizliğini anımsıyorsa, bu onun için nice pahalı gülden ve ilanı aşktan çok daha değerli bir şeydi...

Genellikle acıların ve sorunların düşünceleri kışkırttığı söylenir....fakat çok yaygın bir karşı sava göre düşünce, acıya ya da soruna karşı gösterilmiş bir tepki değildir; aksine, acının ve sorunun nedeni ve kökenidir.

...kişinin bir tatil satın alarak mucizevi şekilde kendini de geride bırakacağı yanılsamasına dayalı bir ticaret vardır. Buradaki ana düşünce "ben" in tatile çıkması değil, tatilin "ben"i tamamen değiştirecek olmasıdır.

Karakter, farklılık ve çeşitlilik temelinde oluşur. Kişinin karakter olabilmesi için bir diğerinden farklı özellikle sergilemesi gerekir.

Zayıflık kendini açık etmeyle, güç de kendini kendine saklamayla açıklanabilirse eğer, röportajcı her zaman güçlü olandır.

...dünyamızın sınırlarının, başkalarının bizi anlama sınırları tarafından belirlendiğini söyleyebiliriz. Elimizde olmadan başkalarının algılarının parametreleri içinde var oluruz...

Sohbet potansiyelinin yapısı, kişinin beraber olduğu insana göre dallanıp budaklanan bir ağaca benzetilebilir.

Ruhu olan insan acılara duyarlı insan demekti artık...

Mutluluk başından savar, hüzün kendi içine çeker. İhtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyan bir aşık, mutsuz bir yüz ifadesini mutlu bir ifadeye tercih edecektir...

Alice bir yere kadar Philip'in gelmeyişini hiç umursamıyordu ve yine bir yere kadar o kadar umursuyordu ki kendine bile itiraf edemiyordu...Ne yazık ki her katta başka başka insanlar barınıyordu...

...oysa kararsızlık ve yasaklama, farkında olmadan daha da ağırlaştırıyordu durumu.

Bakışımız, bildiklerimizden ve isteklerimizden etkilenir, hatta kimilerine göre onlar tarafından şekillendirilir...Bizi yönlendiren kafamızda zaten varolan imgelerdi.

Alice...görmeye alışık olduğu şeyleri görüyordu sadece, bir bakışın masumiyetini kıran şeyleri değil.

Gözlem, iki türlü bilgi girişinin çatışması veya bir araya getirilmesiyle oluşur:
1.Bir şeyin gerçekte nasıl göründüğü
2.Bir şeyin görünüşüne dair bilgilerimiz ve isteklerimiz

Aşkı üreten şey bir Eric imgesi olmuştu fakat daha sonra Eric'in kendisi bu imgeye yetersiz gelmişti.