adsense

30 Mayıs 2016 Pazartesi

ATATÜRK - Modern Türkiye'nin Kurucusu



Satırbaşları:

1893'te yapılan nüfus sayımına göre çevresiyle birlikte İstanbul'un nüfusu ancak 950 bin idi.İzmir'in merkezinde 210 bin, Bursa'da 120 bin, Selanik'te 105 bin kişi yaşıyordu.İstanbul'da müslümanlar toplam nüfusun ancak yarısını oluştururken,İzmir'de bu oran %38, Selanik'te is %28 idi.

Mustafa Kemal Atatürk'ün doğduğu yıllarda Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmekte olduğu çıplak gözle görülemiyordu.Ama o dönemde yaşamış olan ninelerinin, dedelerinin ve büyük büyük nine ve dedelerinin endişelenmek için bazı nedenleri vardı.On  dokuzuncu yüzyılda yaşamış bir Osmanlı ıslahatçısı bir gün İstanbul'un tıpkı Paris ya da Londra gibi düzenli ve zengin bir kent olacağını yazmış ve ama 'bu zevkleri bizler tadamayacağız...İşin doğrusu bizler herhalde odun, kömür satıp geçinmeye çalışırken ara sıra kafamızı kaldırıp üzgün gözlerle kente bakacağız' diye eklemişti. Müslüman Türklerin beynini kemiren soru, ülkenin varlığını sürdürüp sürdürmeyeceği değil, kendilerinin bu ülke içinde yaşamlarını sürdürüp sürdüremeyecekleriydi.

Annesi Zübeyde hanım, 'Mustafa daha küçükken giyimine çok düşkündü.Başkalarına karşı davranışları ve konuşması bir yetişkin gibiydi...Başı dimdik, elleri cebinde konuşması hepimizin dikkatini çekerdi.' diyecekti

Mustafa Kemal: 'Büyüklük odur ki hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için hakiki mefkure neyse onu görecek, o hedefe yuruyeceksin, herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye calışacaktır. İşte sen bunda mukavemetsiz olacaksın.Önüne namütenahi manialar yığacaklardır, kendini büyük değil, küçük, zayıf, vasıtasız, hiç telakki ederek, kimseden yardım gelmeyeceğine kani olarak bu maniaları aşacaksın.Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin.'

Mustafa Kemal zaman zaman başkalarının dediklerini dinlerdi; sözlerine herkesten çok kulak verdiği kişi, Diyarbakır doğumlu Ziya Gökalp idi.Çağdaşlarının birçoğu gibi Gökalp de Fransız yazarlardan esinlenmiş ve en çok sosyolog Emile Burkheim'ın etkisinde kalarak dinin sosyal bütünleşmeyi sağladığı kavramını geliştirmişti....Başlangıçta İttihat ve Terakki'nin diğer üyeleri gibi ortak bir Osmanlı vatanseverliği savunuyordu.Ama kısa bir süre sonra, etnik kökenler yerine ortak kültür ve dile dayanan Batı kaynaklı bir Türk milliyetçiliğinin en önde gelen ideoloğu oldu.

Mustafa Kemal ingiliz gazeteciye şöyle diyecekti:'Ben Napolyon'u hiç sevmiyorum.Çünkü Napolyon herşeye kendi şahsını sokardı:Mücadelesi muayyen bir dava için değildi; kendi şahsı içindi.'

Gelibolu yarımadasının güney ucundaki Seddülbahir'de,Mehmet adlı bir çavuş, tüfeği kilitlenince elindeki taşla bir ingiliz denizcisine saldırarak ülke çapında ün kazandı.Mustafa Kemal bu olayın yayınlanmasına yardımcı olarak günümüze dek Türk askerleri için kullanılan 'Mehmetçik' adının doğmasını sağladı.

'Size ben taarruz etmiyorum, ölmeyi emrediyorum...'

'Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir'

'En çok kuvvetli olmak demek ma'nen,ilmen,fennen, ahlaken kuvvetli olmak demektir.Askeri kuvvet en sonda gelir...'

25 Mayısta Samsun'dan ayrılırken...araba sık sık arızalanıp yolcular yaya olarak devam etmekte zorunlu kaldıkları zaman,Mustafa Kemal'in İsveçce orijinalinden uyarlanmış bir marşı yanındakilere öğretttiği söylenir.Marşın sözlerinin yalınlığı son derece çekiciydi:'Dağ başını duman almış,gümüş dere durmaz akar, güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar.Sesimizi yer, gök,su dinlesin.Sert adımlarla her yer inlesin'.Bu sözler İstiklal Savaşında çarpışan genç subayların marşı oldu.

Batı Anadolu'nun diğer yörelerinde komutanlar,Yunan birliklerinin ilerlemesini durdurmak ya da taciz edebilmek için 'zeybek' ya da 'efe' adıyla tanınan yerel çete mensuplarıyla işbirliği yapmaya başlamışlardı.

Lenin, Karl Marks'ın öğretilerinden esinlenirken,Mustafa Kemal siyasi egemenliğin tek kaynağını halkın kendisi olarak kabul eden Fransız Devriminin temel ilkelerine dayanıyordu.

Namık Kemal'dan:
Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini,
Yok imiş kurtaracak bahtı kare maderini!
Vatanın bağrına düşman dayasa da hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!

Mustafa Kemal'in yurttaşları içinde az bulunur bir niteliği vardı.Öncelikleri açık seçik kavrama yeteneğine sahip, olağanüstü bir örgütçüydü.

'Efendiler, biz hayat ve istiklal isteyen milletiz.Ve yalnız bunun için hayatımızı ibzal ederiz!'

'Türkiye'nin sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür'

'Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir,fendir.İlmin ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir,cehalettir,dalalettir.'

Şeyh Sait özellikle Sünni Kürtler üzerinde etkiliydi;Sünni baskısından ıkmış olan Şii Kürtler ise Mustafa Kemal'in laik cumhuriyetini tutuyorlardı.

Ne var ki,İngiliz Hükumeti daha 1921 Aralığında;Irak'da İngiltere dışında kalan bölgede bir Kürt ayaklanması başlatmama kararı almıştı. Yine de Türklerin hak iddia ettikleri Musul bölgesine girmelerini engellemek için gerekli bir önlem olarak Kürt devrimcilerle teması kesmemeyi yeğlemişlerdi.

'Fakat muhterem arkadaşlar, kadınlarımız da bizim gibi müdrik(olgun) ve mütefekkir(düşünceli) insanlardır.Yani onlara ahlakı öğretin ve bencil olmaktan vazgeçin.Onlar yüzlerini cihana göstersinler.Ve gözleriyle cihanı dikkatle görebilsinler.Bunda korkulacak birşey yoktur....'

'Hükumeti ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar.Benim halkım demokrasi ilkelerini, gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir.İsteyen istediği gibi ibadet edebilir.Herkes kendi vicdanının sesini dinler.Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.'

Türkiye'nin sosyal tarihindeki en büyük kopukluk Ataturk'un reformlarıyla değil, daha önceden ülkenin çok uzun zamandır sanatkarlıklarına dayandığı Hristiyanların terk etmeleriyle ortaya çıkmıştı.'

'Rakı'nın en iyi mezesi güzel bir sohbettir.'

'Her şeye rağmen muhakkak br nura doğru yürümekteyiz.Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim değil bugunun karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeğe ve aramağa çalışan bir gençlik gördüğümdendir.'

...Menderes Hükümeti,onu destekleyenlerin maddi anlamda hemen iyileşme isteğini tatmin etmeye çalışırken,İnönü'nün ekonomide sağladığı dengeyi bozdu...Demokrat partinin iktidardan düşmesinin sebebi gericiliğe verilen ödünler değildi.Ekonomiyi altüst ettiği için desteğini yitirmişti...

...cumhuriyet'in kurulmasından sonra 1927'de ki ilk sayımda 13,6 milyon olan nufus 1940 yılında 17,.8 milyona yukseldi.Okuryazarlık oranı nüfusun onda birinden, beşte birine 2 kar arttı.Yeterli bir demiryolu şebekesi inşa edildi....Nüfus'un artmasına karşı , 1923 ile 1938 yılları arasında kişi başına yıllık gelir iki katına çıktı.
Ataturk döneminde sürdürülen politikalar tutucuydu, bütçe dengeliydi ve 1930 krizinden sonra dış ticaret de dengeye oturtulmuştu.İlerleme yurtiçindeki çabaların ürünüydü, çünkü Türkiye Ataturk'un sağlığında nerdeyse hiç dış yardım almadı...

Ataturk ardında bir diktatorluk değil, bir demokrasi yapısı bırakmıştı.

Ataturk bir sosyal devrimci olmadığı gibi, kesinlikle sosyalist de değildi.Politik devrimi biçimseldi.Buna karşılık, merkezi noktası laiklik olan kültür devrimi, özgün ve çok geniş kapsamlıydı.

Türk kadınları elde ettikleri hakları Ataturk'e borçludur.

Ataturk ile yurtiçinde kendisine muhalif olanlar arasında en temel fark, onun dış dünyadan korkmamasına karşın, ötekilerin korkmasıydı.Onun milliyetçiliği dışa dönükken,onlarınki içe dönüktü.Muhaliflerin aksine, halkının geri kalmışlığı ile yine halkının bunun üstesinden gelebilme yeteneğine olan tam inancını gerçekçi bir tespit içinde birleştirebiliyordu.


26 Mayıs 2016 Perşembe

Life’s Work: An Interview with Garry Kasparov

Garry Kasparov was the world’s top chess player for 20 years. Trained in the Soviet system, he’s become a mentor to younger players, an ardent promoter of the sport, and a vocal critic of corruption in both the World Chess Federation and the Russian government.

What can people in business learn from the best chess players?

In chess, soccer, baseball, business, politics—God forbid, war—we make decisions. Some are good, some not so good. The way to improve is to look back and analyze them. Many people think that if something worked yesterday and is still working today, it will work tomorrow. That’s wrong, because people on the losing side will come up with a new strategy. I stayed on top for 20 years because I knew that even if you win, there are things to learn. There’s no such thing as a perfect game. Not resting on your laurels is a very important lesson.

How do you analyze your opponents?

In chess, it’s easy. You look at their games in the same way you do your own: He does this, he does that, he likes this, he doesn’t like that. Even if two champions are roughly at the same level, there are certain positions where one feels more comfortable. So you use your opening strategy to push your opponent into uncomfortable territory.

What has helped you more—natural aptitude or practice and preparation?

Without natural aptitude, you wouldn’t go anywhere. But working hard is also part of talent. Always trying to be at the cutting edge of chess was important to me. I wanted not just to win the game or impress my opponent but also to make sure I was learning something.

How did your early rivalry with Anatoly Karpov help you?

To discover what you’re capable of, you need strong—or even better—opponents. It’s like an iron in the fire: When pressed at a very high temperature, it either breaks or turns into steel. The first match with Karpov wasn’t just long. I was trailing five to nil, so he needed only one game to finish me off. I survived, and eventually it was five to three. Karpov got really exhausted psychologically, so they stopped the match. I demonstrated to myself and to others that I had huge resources. I learned that everything was in my hands.

What advice do you give the people you coach?

There’s this conventional wisdom that it’s possible to give universal advice—a tip. But we’re all different. Your decision-making process is as unique as your fingerprints or your DNA. Something that works for you may be counterproductive for me. So you have to look inside. Some of us are more aggressive; some of us are more defensive. Some tennis players prefer to stay on the back line; some have a very powerful serve and rush the net. Both can be number one. You have to understand who you are, know what you’re capable of and what you’re not, and then try to construct a game—or a deal or a campaign—in which your superior qualities will be factors and your disadvantages will not be displayed. Remember that no matter how much time you spend in preparation, at the end of the day your key decisions will be made under time pressure, which means you’ll act on your gut feelings. If you’re defensive, you won’t be able to make an attacking move. At the climax you don’t go against your nature. So make sure to play your own game. The person who’s more skillful in creating the right environment will be triumphant.

13 Mayıs 2016 Cuma

Upwork’s CEO on How an Introverted Engineer Learned to Lead

...I also recognized early on that I was an introvert, although I probably didn’t know the word for it at the time. Some kids in high school clearly thrive on popularity and going out all the time—being surrounded by lots of people. In contrast, I enjoyed being with a small number of people. I liked to read books, program computers, and do things by myself. I’m not completely socially awkward—I can get by in a crowd, but it doesn’t come naturally.

...A lot of a CEO’s job comes down to emotional intelligence and understanding what other people need and want. Some days I feel like the company’s chief psychologist, and I have to be emotionally prepared for that. My natural impulse when I hear about a problem is to go to a whiteboard and start to diagram how to fix it, the way an engineer would. But for a CEO that’s often not the right response. A lot of the people who bring problems to the CEO aren’t looking for a solution—they just want to feel that they’ve been heard. That isn’t always the easiest part of my job, but it is a part, so I’m learning to listen first and not see every situation as a problem that needs a solution.

...I’ve also learned a lot about time management and what kind of direction I should be giving employees about day-to-day tasks. I’m now out of the office more, because speaking with customers and investors and attending conferences is really important to our business. So when I’m in the office, I need to be there for team members, to provide guidance and hear details about what they’re doing. But I haven’t taken this need as an invitation to micro­manage; I still let employees do what they do best.

...My role is to help people feel excited about their work, empower them, and give them the resources they require to do their jobs well.

https://hbr.org/2016/05/upworks-ceo-on-how-an-introverted-engineer-learned-to-lead

7 Things to Say When a Conversation Turns Negative

Every person is at least 75% responsible for how others treat them. Our verbal and nonverbal actions limit or expand the options of others. For example, if someone asks, “How are you?” as he or she walks by, you know better than to turn around and walk with them in order to provide an extensive answer. By continuing to walk past, the person signals that only a nod or brief reply is expected. However, if that person were to stop and look you in the eye when asking the same question, your options change. Their behavior has invited more than a reflexive answer.

We’re all creatures of habit, and communication patterns help us avoid having to think about everything we utter. But when we slip into patterns solely because we’ve failed to develop other response choices, we become predictable. If you are known for a tendency to avoid conflict, for example, others can generate conditions that will cause you to pull back, apologize, or walk away. You abdicate a portion of your 75% responsibility. That’s not good!

Highly political work arenas require a degree of street smarts to survive and thrive. It’s important to know effective ways of responding to tough situations.

Reframe — Cast the issue in a different light. If someone says, “I don’t want to fight about this,” a useful reframe of that comment is, “This is a debate, certainly not a fight. And you’re a good debater, as I recall.”

Rephrase — Say the words in a different, less negative way. Should someone accuse you of having come on too strongly in a meeting, you might reply, “I was passionate.” If you’re described as stubborn, you could say, “I’m very determined when something is important to a successful effort.”

Revisit — Use an earlier success to redefine a current failure.“We have a good track record working together. No reason to change that now.”

Restate — Clarify or redirect negative wording.“Surely there’s another way to say that” or “Did you mean what I think I heard?” are useful ways to encourage a person to reconsider and alter what was said.

Request — Ask a question. “Would you clarify for me what you meant just then?”

Rebalance — Adjust the other person’s power.“Fortunately, I’m not easily offended, especially by one-off situations like this.”

Reorganize — Change the priority of the issues. “We seem to agree on the what but are having some difficulty with the how.”

https://hbr.org/2016/05/7-things-to-say-when-a-conversation-turns-negative

5 Mayıs 2016 Perşembe

Hedefimdeki müzeler

1- Rahmi M. Koç Müzesi


2- Key Museum -İzmir

http://www.keymuseum.com/

3- İstanbul Arkeoloji Müzesi

http://www.istanbularkeoloji.gov.tr/muze
4- Satranç Müzesi ( Gökyay Satranç Spor ve Kültür Vakfı) - Ankara

http://www.gokyaysatrancvakfi.org.tr/

5- Balat Kültür Evi

http://www.balatkulturevi.org/

6- Pera Müzesi - İstanbul