adsense

20 Mayıs 2017 Cumartesi

Atatürk ve Demokratik Türkiye

Gazilik, XI. yüzyıldan beri Türkler için en kutlu unvandır.

Türk devriminin en derin etki yarattığı ülke, Hindistandır.

İslam devletleri arasında Mustafa Kemal'in emparyalizme karşı mücadelesini heyecanla izleyen ilk Müslüman devleti Afganistandır....İran'da olduğu gibi Afganistanda'da, Atatürk çizgisinde modern bir devlet yaratma girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.Bu ülkelerin başarısızlığı, çağdaşlaşma doğrultusunda Osmanlı Türkiyesi gibi uzun bir geçmişi ve deneyiminin olmaması, fikri bir aydınlanma süreci geçirmemesi ve toplumda kabile geleneğinin güçlü olmasından ileri gelmiştir.

...Atatürk devrimlerini sistemsel bir biçimde halk egemenliğine dayanarak, halk için gerçekleştirdiği imajını verdiği halde, Afganistan ve İran'da reform, kişisel patrimonyal bir egemenliğin eseri olarak gündeme gelmiştir.

Garpçılara göre, bize kadar gelen İslamiyet, modern uygarlığa ayak uyduramaz.Yeni bir ahlak İslamiyetin yerini alacaktır...İslamiyet'te de köklü bir reform gereklidir.

Atatürk, pozitif bilim düşüncesinin, Türk insanının sosyal ilişkilerinde, toplum ve kainat anlayışında kılavuz olmasını, gelenek yerine aklın almasını özlüyordu.Bu Türk insanının zihninde halife-sultan egemenliği yerine, millet egemenliğini yerleştirmek ne kadar güç, belki ondan da güç bir sorundu.Çünkü islam dini, sosyal ilişkiler ve yaşam tarzı söz konusu olduğunda öbür dinlerden, özellikle Hristiyanlıktan çok farklıdır.

Mustafa Kemal'e göre İslam dini, herşeyden önce akla, mantığa dayanan tabii bir dindir.Onun içindir ki, insanlık için son din olmuştur.Ona göre gerçek islamiyet, dine sonradan bulaşmış batıl inançlardan, hurafelerden arınmalıdır...Din ve ibadet kişinin bir vicdan işidir.

Velidedeoğluna göre "İleriye, daima ileriye, aydınlığa ve refaha doğru götürmek Atatürkçülüğün özüdür."

"Gençler, yıkıcı devrimci hareketlere değil, demokrasi ortamında halka inmeli, sorunları öğrenmelive demokratik yollarla bu sorunların çözümünü aramalıdır." B. Ecevit

Müslüman halk, hükümdarla dirsek dirseğe oturduğu, İslam'ın getirdiği eşitliği yaşamında görüp hissettiği içindir ki, daha çok Müslüman'dır.İslamcı politikacıların halk psikolojisini iyi anladıklarını, bunun için demokrasi kahramanı olarak ortaya çıktıklarını, yazık ki, öbür politikacılar anlayamamaktadır....Ecevit'e göre fırsatçılar, halkın yoksulluğunu devrimlere affederler ve devrimlerin karşısına çıkarlar.Halk devrimlere ilgisizdir, çünkü hala altyapı reformları yapılmamıştır.

Esas sorun işsizlik, topraksızlıktır, sosyal adaletin, gelir dağılımını henüz gerçekleştirilememesidir.Ecevit sorunun altyapı reformlarıyla çözüleceğine inanmaktadır.

Türk tarihinin en büyük sorunu, Avrupa ile boy ölçüşme kompleksidir.Önce sorunu, onu alt etmekle yanıtlamış, bunu başaramadığı zaman da onunla bütünleşmekte aramıştır.Atatürkçülük, 150 yıllık bir tarihi gelişimin son ve radikal bir ifadesi olarak yorumlanabilir.

Mustafa Kemal, daha 1921'de böyle bir hukuk devrimini öngörmüştü. "...Bizim milletimiz ve hükümetimiz adalet ve fikir ve zihniyeti bakımından hiçbir uygar kavimden aşağı değildir....

İsviçre Medeni Kanunu'nu Meclis'e sunan gerekçede "Dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması, çağdaş medeniyetin esaslarındandır" deniyordu.Kanun TBMM tarafından onaylanarak 4 Ekim 1926'da yürürlüğe girdi.

"Dünya'da herşey için , maddiyat için, maneviyat için muvakkakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde bir mürşid aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin terakkisi için de bu yegane medeniyete iştirak etmesi lazımdır." M. Kemal Ataturk

...Özgürlük, özgürlüğü ortadan kaldırmak için kullanılamaz.Ama tarih gösteriyor ki, birçok dikta rejimleri, başlangıçta halk oyu ile iktidara gelmişlerdir. Milli Egemenlik, milli ve laik olmak zorundadır.Nasıl ki demokrasi sadece oy çoğunluğu demek değildir, Fransız devriminden beri demokrasi, aynı zamanda belli dünyevi bir hayat ve toplum felsefesinin ifadesi olarak gelişmiştir.

Etnik menşei'ni deşmek isteyenlere karşı Ziya'nın cevabı açıktır. "Atalarım Türk olmayan bir bölgeden gelmiş olsa bile, kendimi Türk sayarım; çünkü bir adamın milliyetini tayin eden ırkı menşei değil, terbiye ve duygularıdır."

Türk devletlerini zayıflatan, parçalanmaya götüren en önemli faktörlerden biri Türkler arasında bir saltanat veraset kanununun mevcut olmaması, egemenliğin yalnız Tanrı tarafından verildiği inancıdır....Bu inanç, hakanın unvanında: "Tengride Kut bulmuş" formulüyle ifadesini bulmuştur.Burada "kut" talih, kader Tanrı'nın lütfu anlamlarını taşır.

Doğu Avrupa'da bulunan Kıpçak Türkleri, Tatar diye adlandırıldı.

Eğer Türkiye, kendi kimliğini ve milli kültürünü geliştirerek modern dünyada bağımsız bir milli devlet olarak ortaya çıktıysa, bu başlıca eğitim, gazete ve bu bürokratik kuşak içinde sivrilen aydın liderlerin çabaları sayesinde olmuştur.

Atatürk hiçbir zaman dini bir reformcu olmaya özenmediği halde, gerçekte İslamiyette ileriye dönük derin bir devrim yapmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder