adsense

11 Aralık 2019 Çarşamba

Bir Ömür Nasıl Yaşanır?

Herkes kendi talihinin mimarıdır; "faber est suae quique forunae"

Hayat duygularla çalışılacak ve resmedilecek bir kompozisyon, aynı zamanda mantıklı yazılacak bir rapor gibidir.

...tek yapacağımız öğrenmek, dikkat etmek ve yöntemli yaşamaktır.

Yüzünüz her zaman yaşadıklarınızın bir aynasıdır.Olgun ve bilge bir çehre edinmeniz dileğiyle...

Hikaye, roman okumak insanı çok dinlendiriyor, cok da hafızasını açıyor.Sakın unutmayın, en önemli şey hafızadır.

Hayatımız temel olarak dörde ayrılır.12-25, 25-40, 40-55 ve 55 sonrası....25-40 arasında hayata karışır, söz söylemeye başlarsınız.40-55 arası olgunluktur, otorite olma dönemidir.55 ve sonrası ise demlenme zamanıdır.Bu yaşlarda çok birşey yapmazsın, yeni şeyler ortaya koymaz, genelde tekrar edersin.

12-25 yaşları arası aslında her şeydir...zihin, hafıza ve beden sağlığının en yerinde olduğu bu dönemde hem okuyup öğrenmek hem spor yapmak hem de etrafı gözlemek lazım....

Kendini göstereceksin, mesleğinde kaliteni ispat ediceksin, eser vericeksin...Gottfried Leibniz 19 yaşında doktora vermiştir....Mozart, 35'inde hayata veda etti...Prosper Merimee...

Eğitim çok uzun...Daha kötüsü, hiçbir işe yaramıyor...Bu eğitim tam aksine, insanların yaratıcı taraflarını öldürüyor.

Küçük yaşta çıraklığa gidenler zaten hep çocuk kalır.

...İstanbul Yenikapı'da geçenlerde bulunan iskeletlerin yaş ortalaması 35'ti.Bunlar milattan sonra 5. ve 6. yüzyılların liman halkıdır....Yani adamların hayatının bittiği yaşta, bizim çocuklar halen birşey öğrenmeye çalışıyor; hayata atılmıyorlar.Çok açık ki yanlış ve verimsiz bir çizgideyiz.

Bugünkü aklım olsa hem Doğu'yu hem Batı'yı öğreten bir üniversitede okur,...İsrail çok müsait üniversiteler sahiptir... sonra da İtalya ve İran'da uzunca araştırmalar yapardım.

Ben insanları arar bulurum.İyi hocalardan eğitim almak için bizzat çok uğraşmışımdır...Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin.

25-40 arası tam bir restorasyon çağıdır...İhmal ettiğiniz şeyleri yapabilirsiniz, bu son bir fırsattır...bir şeyler aklınızda kalsa da öğrendiklerinizi daha çabuk unutursunuz...25-40 arasını kesinlikle sağlıklı, dengeli ve disiplinli yaşamanızı öneriyorum.

...çok okumanızı, gezmenizi, yeniden öğrenmenizi, dil dahil eksikliklerinizi tamamlamanızı öneriyorum....İnsanın hangi alanda çalışıyorsa çalışsın, eserlerini 25-40 yaşları arasında vermeye gayret etmesi gerekir.

40'lı yaşlar insana bir olgunluk, sakinlik, derinlik getirir...Bu yaşlar artık topluma karşı bir döküm yapmaya başladığınız yaşlardır...Bu dönemde yazdıkların, çizdiklerin daha başka olucak, bunu fark edeceksin.

Veriminizi esasen 30'larınızda göstermelisiniz.Makine işlemeli, yoğun bir şekilde çalışmalısınız...40'larınıza çalışarak ve eser vererek girmelisiniz...

...en azından 70'ine kadar eserler vermeye devam etmeniz gerekir.Şüphesiz ustalığınızı kullanmalı, derinliğinizi göstermelisiniz.Bunları yapacaksınız ama karşınızda bir düşman bulacaksınız.Hafıza...

Esas olan 25'ine kadar öğrendiklerinizdir.O yaşa dek okuduğunuz kitaplar, seyrettiğiniz filmler,gördükleriniz, hayatınız boyunca sizinle kalır.Belli yaşlardan sonra öğrendiklerinizi aynı hızla unutuyorsunuz.

Halil İnalcık, 90'ından sonra..."Türk Tekstil Tarihi", Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi"
Claude Cahen, 50'sinden sonra "Osmanlılardan önce Anadolu"

Özel hayatınızla ilgili kimseyi dinlemeyeceksiniz....Kendi yolunuzu kendiniz çizmeye çalışın...Her şeye, her söze kulaklarınızı kapayın da demiyorum...

Tavsiyeleri işe değil, kişiye bakan insanlardan almalısınız.Bu tipte insanlar sizin kim olduğunuza,nasıl bir birikimle geldiğinize, neye ihtiyaç duyduğunuza bakar.Yoksa ezbere tavsiye vermek çok kolaydır.

Beyninize yeni bir kapı acacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz; bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız...Dilinizi, intibaınızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir...

Yeni ve farklı ilişkiler kurmaya çalışın...emek isteyen, girişkenlik gerektiren ilişkiler kurduğunuzda, ummadığınız farklı dünyalara girersiniz.Görgünüz artar, bilginiz genişler, bakışınız derinleşir.

Arkeolojide..ancak merak edersen, soru sorarsan zevk alırsın...Biraz bilgiliyseniz sizi gezdiren arkeolog da zevk alır.

Bir dilde İncil'i bilen diğer dillerdekini okurken, yapıyı ve ifade biçimini daha kolay anlar; çünkü İncil asında basit üsluplu, yani öykülemeye, nakle dayanan bir kitaptır.

Kendi kapasiteniz altında çalışmayın, kendinize bol ya da dar gelen bir gömleği giymekten kaçının.

İnsana değer katan insanla beraber olun.

Memleketten soğuduğun an bırakacaksın.Bir şekilde buradaki çevreyle, insanla, memleketle barışık değilsen...lütfen bırak; çünkü yapamazsın.

Sevgiyle büyüyen her insan iyi bir insan olur.

Torun insanı hayata bağlıyor, toprağa bağlıyor, geleceğe bağlıyor.

Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır....yaşayın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin...Yüzünüz ifadesiz kalmasın.

Her hak sorumluluk gerektirir.

İnsanın derinliğini gözler ele verir.

Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir.

Eski Yunan münevveri dünyayla ilgilenmiştir ama eski Roma münevveri bu anlamda bir adım daha ötededir...Çünkü Romalı, evvela kendinin olmayan bir dili öğrenirdi.Yunan bunu öğrenmezdi.

Kendinizi geliştirmek istiyorsanız, işinizle gücünüzle ilgili olmayan konularla da ilgileneceksiniz.

Atatürk...J.J. Rousseau'nun İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı adlı eserini derinlemesine okumuştur.

Karizma...Weberyan bir tabirdir.."Yanılmaz" ve "güvenilir" anlamında kullanılır.

Ataturk'teki "Rumeli inadı" diyebileceğimiz, "olmalı" dediği an "olabilir" seçeneğini de ortadan kaldıran irade bugun herkese lazımdır.

Dışişleri ve diplomatlar..."Devlet" dediğin zaman,devlet terbiyesi, vakıf oldukları devlet anlayışı, kavrayışları ve sergiledikleri davranışlar başka türlüydü...bizim temsilcilerimiz esasen önyargılarla uğraşmak zorundadır...Bunda başarı kazanmak için de donanımlı ve her daim hazır olmak gerekir.

İnsan ancak önündeki modele bakarak kendini belirleyebilir.O model başka dünyalar kurabilen biriyse sen de o dünyaya adım atabilirsin.

Dil, dünyanızı rahatlıkla değiştirir, sizi farklı, belki hayal bile etmediğiniz yerlere taşıyabilir.Demek ki içinde bulunduğunuz çevreyi, öğrendiğiniz dil sayesinde yırtacaksınız. Ama unutmayın, tek bir dil öğrenmek asla yetmez.En az iki-üç dil bilmelisiniz.

Aydın olmak için şu üç şey muhakkak gerekir: Yabancı dil, hukuk bilgisi, mukayese becerisi

Bana göre Venedik, Napoli, İstanbul ve Kahire'yi yaşamamış insanların aydınlanması zordur....bu şehirler size yaşamı ve ölümü, görkemi ve sefaleti aynı anda sunuyor. Bunların yanına bir de İskenderiye olabilir.

Derinliği görmeniz lazım sizin, çünkü insanlar arasında derinliğe sahip olanlar azdır, hep az olmuştur.

Merakınız olucak, gidişata bakacaksınız, olaylara müdahil olacaksınız. İçine girmeseniz bile ne olup bittiğini bilmeniz gerekir.Dünyayı takip edeceksiniz...tutkuyla, hakkını vererek....

İlber Ortaylı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder