adsense

26 Haziran 2016 Pazar

Büyük Aydınlanmacı Öğretmenim Hasan Ali Yücel

"Gördük nasıl yermiş Hasanoğlan
Nasıl belli değilmiş satan satılan
Nasıl yeşerirmiş insan
Ve nasıl biçilirmiş"
Sabahattin Eyuboğlu

Atatürk'ü tanıdım gezisinde evinde
Köşe konuşmasında açıktan söylevinde
Nasıl işliyor gördüm yüreğiyle kafası
Boş yere denilmedi ona Türk'ün atası
Onunla aydınlandı Türk'ün tarihi dili
Nereye dokunduysa nur oldu nurdan eli
....
Hasan Ali Yücel

Kalktı.Elimi sıkarak, "Kızlar, ah bu köy kızları! Keşke enstitülere daha çok kız alabilseydik" dedi. "Asıl okumaları, kurtarılmaları gereken onlar çünkü."

Çok partili yaşama geçiş, en çok onu, bakanken yaptığı işleri vurmuştu.Cumhuriyet'in kazanımlarını yok etmek için geçiliyordu sanki demokrasiye...Hoş, geçilene demokrasi denebilir miydi zaten?Amerikayla yapılan ikili antlaşmaların ardından, soğuk savaş ortamında,Marshall yardımı destekli bi karşı devrimdi başlayan.

"Ne için yaşadığımızı bilmek.Fikirlerin en gücü. Başı ve sonu. İşte ülkü budur. Gerçek sevgi budur. İyi yaşayarak, yaşamımızın amacını iyi bilerek ve ona yaklaşmanın saadetini duyarak, kaderimizin bizi getireceği an’a, güleryüzle, gözümüz arkada kalmaksızın varmak… Hayatı vazifen bittiği anda bitirmek. Ne aldanmak ne aldatmak; ne avunmak ne avutmak. Gözüpek, yüreği yumuşak olmak. Doğruyu kuşun ötmesi gibi sıkıntısız söyleyebilmek… Tabiatın yok ettiği anda. Cemiyetteki varlığının en yükseğine varmak, inanmayanları inandırmak… Küsmeden kızmadan sapıkları yola getirmek; uyuyanları uyandırmak. İğrenmeden kirleri temizlemek..Büyükleri saymak, küçükleri sevmek.."Hasan Ali Yücel

 Düşünmenin, özgürleşmenin yollarını açacaktı öğretmen.Onların emekleriyle kökleşip boy atacaktı devrimler."Önce öğretmen" diyordu Cumhuriyet eğitimi...

"Aydınlanma, insanın, kendi suçuyla düşmüş olduğu ergin olamayış durumundan, yani kendi aklını bir başkasının kılavuzluğu olmadan kullanamayış durumundan kurtulması demektir."E. Kant

Aristo,Atina dolayında Lykeon tapınağı yakınında İÖ 355'te kurduğu okula,Lise adını vermişti.Bu sözcük,Tanrı Apollon'un adlarından da biridir.Aristo, okuluna 'Lise' derken, bilimsel öğretilecek yerin dinsel öğreti yandaşlarından, kurtlardan korunmasını amaçlamaktaydı.

"...İnsanı, kendinden daha iyi, kimse anlayamaz.Kendini anlamak için en tehlikesiz yol da bilme, öğrenme, bilip öğrenilen şeyleri bir araya getirerek bir sistemin içine koyma ve toplu düşünmeye alışma ile olur.
Önce kendisi için okumayan, okuduğunu bir hayat, bir zevk yapamayan; hiç kimse için faydalı bir zeka olamaz" Hasan Ali Yücel

Cumhurbaşkanı İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, Cumhuriyet dönemi aydınlanmacılığına ivme kazandırmaktadır.

"Çocuklarım:
...Biz nasıl size inandık,sizleri bu kutsal çatının altında topladıksa, sizde okutacağınız köylü yavrulara tıpkı bizim size inandığımız gibi inanacaksınız...Köylere dağılıp öğretmen olduğunuz zaman, benim bu sözümü her vakit hatırlayınız:Türk'e inanmayan Türk değildir."Hasan Ali Yücel

'Eğitimdir ki, bir ulusu ya özgür,bağımsız,ünlü ve yüce bir toplum olarak yaşatır ya da tutsaklığa, yoksulluğa sürükler.'M. Kemal Atatürk

'Bu memleketin asıl sahibi ve toplumumuzun ana öğesi köylüdür.Bu köylüdür ki, bugüne kadar eğitimden yoksun bırakılmıştır. İzleyeceğimiz eğitim politikası, köylünün cehaletten kurtarılması olacaktır. Bir yandan cahilliği yenmeye çalışırken, bir yandan da çocuklarımızı toplumsal ve ekonomik yaşamlarında verimli, başarılı kılabilmek için gerekli bilgi ve becerileri iş içinde, iş vasıtasıyla vermek, eğitim yöntemimizin temelini oluşturmalıdır. Eğitim, toplumun gereksinimlerine, çağın gereklerine uygun olmalıdır.'M. Kemal Atatürk

İlköğretimin gerçekleştirilmesi, köylünün kalkınması, Cumhuriyet'in başsorunu oluyordu; 40000 köyden 35000' okulsuzdu.

10 Haziran 1935'te Saffet Arıkan Kültür Bakanlığı'na getirildi.

Saffet Arıkan, Kurtuluş Ordusu kurmaylarındandır.Kurtuluş Savaşı yapan halkın eğitim eşitliği hakkında çığır açan, katkıda bulunan uygulatıcı bir kurmaydır. Yol açıcılığı, rutine kıracak çalışma arkadaşı seçiciliği, en önemli niteliğidir.Türk insanının eğitimle gelişeceğine inanır.Bu değişme ve gelişmeyi sadece para ve maddi refah çizgisinde görmez; köyü, köy çocuğunu üretici, yaratıcı düzeye kavuşturmak için, bilinçle, savaşçılığa ulaştırmaya yönelir.

Arıkan, İsmail Hakkı Tonguç'u İlköğretim Genel Müdürlüğü'ne getirerek eğitimde kurtuluş savaşını başlatmıştır.

"Köy meselesi bazılarının zannettikleri gibi mihaniki surette köy kalkınması değil, manalı ve şuurlu bir şekilde köyün içten canlandırılmasıdır. Köy insanı öylesine canlandırılmalı ve şuurlandırılmalı ki, onu hiçbir kuvvet yalnız kendi hesabına ve insafsızca istismar etmesin. Ona esir ve uşak muamelesi yapamasın. Köylüler şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi, her zaman haklarına kavuşabilsinler. Köy meselesi, köyde eğitim problemleri de içinde olmak üzere bu demektir" İsmail Hakkı Tonguç
"Arkadaşlar bu kanunla bizim yaptığımız şey bir kopya değildir. Fakat indi,uydurma birşey de değildir...Bunları kendi ülkemizin var olan gerçeğine ve toplumsal olgusuna uyarak yapmış bulunuyoruz. Bu bizimdir kimseden almadık. Başkaları bizden alsınlar."Hasan Ali Yücel

Her enstitü bir bölge kurumudur, üç, dört ilden oluşan bir eğitim kesimi vardır.Öğrenci sayısı 800-1000 dolayındadır.Eğitim süreklidir.Sırayla, 45 günlük izinler uygulanır kümelere...Çalışma süresine göre izlencenin yüzde 50'si kültür derslerine, yüzde 25'i tarıma,yüzde 25'i de teknik dersler ayrılır.

"Köy Enstitülerinin iç yapılarında öğrencilerin kendi kendilerini yönetmeleri ilkesine dayanan bir gelişme sağlanacaktır.Onun için bu kurumları her türlü kişisel ve indi yönetim biçimlerinden kurtarmak, enstitülerde görevli tüm öğretmenlerin başlıca amacı olmalıdır..."İsmail Hakkı Tonguç

İş, insanın niteliğinin temel öğesidir.İş, insanı yaratan, onu kuvvetlendiren, onu geliştiren, kısacası onu insan yapan öğedir.İş, insanın hem miyarı, hem mimarıdır...Birlikte iş görme geleneği, imece, bir eğitim yöntemi olarak uygulanmıştı enstitülerde.

Öğretmen yetiştirmede 110 yılda ulaşılan sayı aşılmıştı(600'den 20,000'e ulaşıldı).Okul sayısı 5,000'den 17,000'e, öğrenci sayısı 380,000'den 1.5 milyona çıktı;600 sağlıkçı,9,000 eğitmen yetiştirildi.

Köy enstitüleri, 2. Dünya Savaşı sonunda dış baskılarla çok partili yaşama geçilirken; Cumhuriyet döneminden zarar görenlerce, devrimlere karşı olanlarca, toprak yasasına karşı çıkanlarca, seçim sonrasında mecliste egemen olan chp'nin sağ kanadınca komunist yuvaları olarak nitelendirildi.

Uğur Mumcu'ya göre Türk toplumu, iki büyük ve başarılı sivil örgütlenme gercekleştirmiştir.Biri Kuvayi Milliye, ikincisi toplumsal kurtuluşu gerçekleştirecek olan Köy Enstitüleri.İdeolojide tam bağımsızlık, eğitimde köy enstitüleri.

17 Nisan 1940'da Köy Enstitüleri Yasası çıkartıldı....Oturuma katılmayan 148 üye arasında Adnan Menderes, Celal Bayar, Fuat Köprülü, Yahya Kemal gibi ünlü adlar vardı.

1944'te enstitüleri bitirenler, işlikli, derslikli, uygulama bahçeli, toprağı olan okullarda göreve başladılar.Ama Ceyhun Atuf Kansu'nun dediği gibi: "onların ilkesi emek"ti. Önlerinde ise emeğe düzenlenmemiş, çoğu kez emeği sömürerek rahata kavuşmuş, ortaçağ artığı bir düzen duruyordu. Nelerle savaşmak zorunda kalacakları açıktı.

İsmail Hakkı Tonguç'un o yıllarda çok partili yönetimi geçiş üstüne düşünceleri şöyledir:
"Halkın tümünün eğitim hakkına kavuşturulamadığı ortamda, işçiler örgütlenip grevli toplu sözleşmeli haklarını alıp sendikalarını kuramamışsa toprak reformu gerçekleştirilerek feodal ilişkiler kırılamamışsa o halkın önüne konacak sandıklardan çıkacak sonuç, demokrasi değildir. Kağıt demokrasisi, parmak basma demokrasisi denir ona; Amerika bunu gerçekleştirmek istiyor. Bizde yapılmak istenen bu..."

Seçimler yapıldı, Demokrat parti alanlarda;
"Köylülere imece yoluyla okul yaptırmak zulumdur."
"Köy Enstitüleri ahlaksızlık, komünistlik yuvalarıdır"
"Halk, cenaze namazı kıldıracak imam bulamıyor, savaş yıllarında camiler depo olarak kullanıldı...Dinimiz unutturuldu..." propagandalarıyla seçime gitti.

Hasanoğlu köyü muhtarı "Ne iki partisi yahu, öküz pislemiş kağnı tekeri ortasından geçmiş, ikiside aynı tezek".

Büyük romancımız Yaşar Kemal'e göre Türk toplumunun 20. yüzyılda övünebileceği 3 şey vardı: Atatürk'ün gerçekleştirdiği özüne dönüş ve bağımsızlık politikası; Hakkı Tonguç'un gerçekleştirdiği demokratik eğitim,Nazım Hikmet'in getirdiği insancıl, ulusal şiir...

Çamlıbel'de bir gül açsa
Uykuları kaçar Bolu Beyi'nin
Çünkü kırmızıdır gül
Halkın ve toprağın uyanışına benzer
Bir değil bin gül açıyordu Anadolu'da
Ekmeği ikiye bölsen
Aydınlık sesi duyuluyordu halkın
Köyleri tutmuştu aşkın ve terin hünerleri
Bir oldular da Bolu Beyi'yle
Kapattılar enstitüleri...
(Nadir Nadi'den Hasan Ali Yücel'e)

"O birşeyden kuşkulanıyor:Yobazdan..yani dini eline geçiren cahilden.Aslında ne dinin devrimlerden, ne devrimin dinden kaygısı yok.Din, insanın kalbini tanrısına istediği gibi bağlayabilmesi için hürriyete muhtaç; devrim, atlamalarını yapabilmek ve ilerlemek için aynı kaynaktan kuvvet almak zorunda...."Hasan Ali Yücel

"Bir kişinin atacağı dev adımlardan çok, bin kişinin atacağı insan adımlarını istiyordu Yücel."Sabahattin Eyüboğlu

21 Haziran 2016 Salı

Hasanoğlan Hatırası - Bir Köy Enstitülünün Kaleminden ve Objektifinden

"Babama göre köylere bilgili liderler gelecek, kalkınma köylerden başlayacaktı.Teknik tarım, makineli tarım, hayvancılık, meyvecilik, hayvana ve tarıma dönük sanayileşme yayıldıkça göç duracaktı.Okuduğunu anlayan, özümseyen, düşüncelerini anlatabilen, güvenilir kişiliği ve bilgisi ve doğru kararları ile bulunduğu yerde aranılan, sorulan liderler yetişecekti...."
Duru Güneri

Kurtuluş Savaşı sonrası halkın %80'i köylerde yaşıyor ve nüfusun ancak yüzde %5'nin okuma yazması buluuyordu.

Köy enstitüleri, modern ulus inşa sürecinin bir parçası olarak kurulmuştur.Salt okuma yazma bilmek olayları yorumlamaya, çözümlemeye ve sonuç çıkarmaya yetmiyor, bu şekilde varılan sonuçlar dedikodu ve hurafe düzeyini aşmıyordu.Hedef, dedikodunun yerini bilgiye dayanan ve akla vurulmuş yorumların almasıydı.Enstitülerden beklenen sadece branş öğretmenleri yetiştirmek değil, bu eksikliği gidermekti.Ne var ki okur yazarlık oranının son derece düşük olduğu bu yıllarda köy enstitüleri ne Meclis'e ne de Anadolu köylüsüne tam anlatılabilmiştir.

"İş içinde, iş aracılığıyla, iş için" ilkesiyle diğer okullardan ayrılan köy enstitüleri modeli, daha sonra UNESCO tarafından 'bütün gelişmekte olan ülkelere örnek olacak bir eğitim sistemi" olarak nitelendirilecektir.

Enstitüler, yetiştirecekleri eğiticileri, görev yapacakları bölgenin önderleri olarak hazırlamak üzere tasarlanmıştır.O zaman ülke nüfusunun yüzde 75'ten fazlasını oluşturan köylü nüfusu eğitilecek, köy kalkınacak ve sanayileşme için insanı ve maddi zemin hazırlanacaktı.Bilinmediği için ustası bulunmayan demircilik, dülgerlik,arıcılık, çiftçilik,terzilik, fenni ziraatçılık ve aşçılık köy çocuklarına öğretilecekti.En büyük fayda, enstitülerin bulundukları bölgelerde kalkınma gayretinin başlaması idi.Ders programlarında sadece teknik dersler ve tarım değil kültür, sanat ve edebiyat da yer alıyordu.Mevcut durağan eğitim düzeninin yerine uygulama ağırlıklı bir sistem kurulmuştu.Yirmi bir enstitüde birikecek bilgi ve kültür dağarcığı, suya atılan bir taşın yaydığı halkalar gibi, bütün ülkeye yayılacaktı.

'Tanrı insanların evlerini başlarına yıkmak istedi mi,fitne sokar aralarına' Eflatun,Devlet

İnönü 1 Kasım 1945'te TBMM açılış konuşmasında "..Demokratik karakter bütün cumhuriyet devrinde ilke olarak muhafaza olunmuştur.Bizim tek eksiğimiz, hükumet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır.Ülkenin ihtiyaçlarını sevkiyle hürriyet ve demokrasi havasının tabii işlemesi sayesinde, başka siyasi partilerinde kurulması mümkün olucaktır."

İsmail Hakkı Tonguç...Enstitü sisteminin gelişmesinde Yücel'in en büyük yardımcısı olur.

1946 seçimleri yaklaşırken köy enstitülerine karşı Meclis'teki en büyük muhalefet büyük toprak sahiplerinden gelir.Bu kişiler, enstitülerde yetişecek öğretmenlerin,topraksız köylünün haklarını daha fazla koruyacaklarını düşünmekte ve toprak ağalığının sona erebileceğinden endişelenmektedirler.Buna ek olarak kız ve erkek öğrencilerin aynı yerde eğitim görmeleri, okullardaki demokrasi anlayışı da karşı propagandanın en yoğun kullanıldığı argümanlar arasındadır.

İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel'in Milli Eğitim Bakanlığından ayrılıp yerine Reşat Şemsettin Sirer'in getirilmesinden sonra 1946'da görevinden ayrılacaktır.Tonguç bitmeyen enerjisiyle 11 yılda eğitim sisteminde dev adımlar atılmasını sağlamıştır.

Köy Enstitüleri 1940-1951 yılları arasında 18839 öğretmen,8675 eğitmen ve 1600 sağlık memuru yetiştirir.Enstitüler orta ve yüksek kısım mezunlarıyla tüm yurda taze güç verir.
1946 seçimlerinden sonra devletin tüm kadrolarında bir cadı avı başlar.Başbakan Recep Peker,  "Vatanı Türk devleti adına yıkıcı faaliyetlerden" temizlemektedir! O güne kadar muhalefette olan güçlerin iktidara gelmesiyle eski defterler tek tek açılır.



6 Haziran 2016 Pazartesi

Michelangelo ArtBook

  • Pieta
  • Davud
  • Merdivendeki Madonna
  • Kentaurosların Savaşı
  • Köleler
  • Musa
  • Adem'in Yaratılışı
  • Son Yargı
  • San Pietro'nun kubbesi