adsense

31 Ekim 2021 Pazar

Milena'ya Mektuplar

Sanırım Milena...O kadar çekingen ve ürkeğiz ki...hemen her mektup bir öncekinden korkuyor, gelecek cevaptansa daha da fazla korkuyoruz...

Bazen, karşılıklı iki kapısı olan bir odamız varmış gibi geliyor; ikimiz de kendi kapımızın kolunu tutuyoruz, birimiz gözünü kırpsa, diğerimizi kendi kapısını ardına kadar açıyor ve ilki tek söz söylemeye kalksa, ikincisi kesinlikle çoktan kapıyı arkasından kilitlemiş ve gözden kaybolmuş oluyor...İlki ikincisine bu kadar benzemese, sakin olsa, ötekine bakmıyormuş gibi davransa, odayı sanki herhangi bir odaymış gibi yavaş yavaş düzene sokacak; ama bunun yerine, o da kapısının orada aynı şeyi yapıyor...

Ne söyleyeceğim belli de, nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.

Kocanla senin uğruna mücadele etmiyorum, o mücadele yalnızca senin içinde; mücadelenin sonucu kocana ve bana bağlı olsaydı, her şey çoktan sona ermiş olurdu.

O zirve, bana gelmek istediğinde - benim yanıma dibe,senin bakış açınla azıcık bile değil, hiçbir şey görülemeyecek kadar dibe gelmek için bütün dünyadan vazgeçmek istediğinde, bu amaç uğruna -tuhaf, çok tuhaf bir şekilde! - aşağı inmek değil, insanüstü bir çabayla yukarı, kendi üzerine, kendi üzerine çıkmak zorunda kalman; öyle güçlü bir çaba ki, bunu yaparken belki parçalanıyor, düşüyor, kayboluyorsun.

Durmadan sormak istiyor, uyuyamamak demek, sormak demek; zaten cevabı bulsa, uyumayı başarırdı.

Ne olur o günleri nasıl geçirebileceğimizi anlatma Milena, bunu yaparak bana nerdeyse işkence ediyorsun...sürekli ihtimaline sahip olmayı tercih ediyorum.

...her zamanki gibi her şeye cevap vermen ama aslında her şeye cevap vermemen...Eğer bir şey saklıyorsan, onu saklamanın da haklı bir nedeni vardır diye düşünüyorum.

Mektupları ikinci kez okumaya cesaret edemedim.İnsan neden doğru olanın bu çok özel, bu avutucu derecede intiharı andıran gerilimin içinde yaşamak olduğunu kabul etmez de ondan uzaklaşır ve böylelikle bütün o rahatı kaçmış, kudurmuş elektriği kendi vücuduna aktararak neredeyse yanıp küle döner ki.

...tek isteğim, mektuplarından yükselen yakınmaları bir şekilde yakalamak, söylediklerin değil de sakladıklarını, ki bunu yapabilirim, çünkü onlar aslında benim yakınmalarım.

Bu yanılgı, benim nasıl da sadece kendimi düşündüğümü kanıtlıyor; kendi içimde hapis olduğumu, senden sadece tutabildiğim kadarını tuttuğumu ve o kadarını kimse benden alamasın diye çöllere kaçmak istediğimi.

Seninle karşılıklı merhamet dileniyoruz; ben senden kabuğuma çekilebilmek için izin istiyorum, sen de benden - ama bunun mümkün olması, çelişkilerin en korkuncu.

İnsan kendi eksikliğine katlanmak zorundadır, her an için; oysa iki kişilik eksikliğe katlanmak zorunda değildir.

...her şey abartı, yalnız özlem gerçek, o abartılamaz.

Belki en çok seni sevdiğimi söylediğimde de söz konusu olan gerçekten sevgi değil; sevgi, senin içimde çevirip durduğum bıçak olman.

...kahrımdan aklımı kaçıracak gibi oluyorum ama bunun ne olduğunu ya da ileride ne olacağını bilmiyorum.Yalnızca yakında olacakları biliyorum: Sessizlik, karanlık, bir köşeye sinme; bunları biliyor ve boyun eğiyorum, başka türlüsü elimden gelmiyor.

...sana yazacak o kadar fazla ve önemli şey var ki, hiçbir boş zaman bunun için gereken tüm gücü toplamaya yetecek kadar boş değildi.

..hiç bir şey fark etmiyorlardı, dünyalarına benim varlığımla ilgili hiçbir şey girmiyordu..bu varlık bir ırmaksa, en azından ırmağın güçlü bir kolu dünyalarının dışından geçiyordu.

Ben sadece acıdan korkunç korkarım.Bu, kötüye işaret.Ölümü istemek ama acıları istememek, kötüye işaret bu.

Senin benim için değerin Milena...sana her gün yolladığım şu kağıt parçalarında yazılı değil...yine mektuplarda artan acizliğim,sana karşı da kendime karşı da acizim....Ve seninle ilgili her şey hala söylenmemiş olarak duruyor, tabii bunlar genellikle senin kendi mektuplarında var...benim korktuğum, şeytanın kutsanmış yerden kaçması gibi kaçtığım bölümlerinde.

Milena'dan..

Bence biz hepimiz, bütün dünya ve bütün insanlar, hastayız ve tek sağlıklı olan o; gerçekten kavrayan ve gerçekten hisseden tek saf ve temiz insan o...Onunla gitmeyi başarabilseydim, benimle mutlu yaşayabilirdi.

İki insan birlikte yaşamak için evlenir.Olağanüstü güzel, sıra dışı bir hediye olan bu imkana neden bir de mutluluğun eklenmesi gerekiyor ki?(Yuvadaki Şeytan)

Fakat evlilik zordur; çünkü kişi bağlandığı andan itibaren, evliliğin kendisine sunmadığı her şeyden vazgeçmek durumunda kalır.Bu da modern evliliğin çuvallamasına neden olan ikinci noktadır.(Yuvadaki Şeytan)

Bir insanı tanımak, inanılmaz zor bir iştir.Bir insanı ilk olarak baş başa bir sohbetin ilk yarım saatinde ve ikinci kez, ancak on yıl birlikte yaşadıktan sonra tanıyabileceğimizi söylersem, sanırım abartmış olmam.(Yuvadaki Şeytan)

Her insan kendi içinde sınırları belli olan bir dünyadır.Aksine, bir insan ne kadar kendine has olursa, bütünselliğe o kadar yakındır.İmkanları, yetenekleri ne kadar azsa, bu imkan ve yetenekler o kadar derin ve esaslıdır. (Yuvadaki Şeytan)

FRANZ KAFKA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder