'Deneyimlerimizden hiçbir şey öğrenmediğimizi deneyimlerimiz bize öğretmiştir." George Bernard Shaw
1946-1964...baby boomer1965-1979...x kuşağı
Sadece okuduğum kitaplar, makaleler, beğendiğim müzikler ve biraz da farklı başlıklar...
'Deneyimlerimizden hiçbir şey öğrenmediğimizi deneyimlerimiz bize öğretmiştir." George Bernard Shaw
1946-1964...baby boomer...bir daha asla geri gelmeyecek bir şeyi konu edindikleri içindir ki, devrimin kanlı yılları yalnızca sözcük, kuram ve tartışma olup çıktı, tülden daha hafif bir şey oldu, hiç kimseyi korkutmuyor artık.
...hafifletici koşul, bir yargıya varmaktan alıkoyar bizi.Öyle değil mi; ömrü uzun olmayan, geçip gitmekte olan bir şey konusunda nasıl yargıya varılabilir ki?
Benim Hitler'le bu uzlaşmam, temelde geriye dönmenin varolmaması üzerine kurulmuş bir dünyanın derin mi derin ahlaki çarpıklığının kanıtıdır.Çünkü böyle bir dünyada her şey daha baştan bağışlanır ve bu da demektir ki müstehzi bir sırıtışla her şeye izin verilir.
Sonsuza kadar yinelenme dünyasında her attığımız adıma dayanılmaz bir sorumluluğun ağırlığı gelir çöker.
Sonsuza kadar yinelenme yüklerin en ağrırıysa, bizim yaşamlarımız bu ağırlığın karşısında göz kamaştırıcı bir hafiflik içinde belirmektedir.
...Yük ne kadar ağır olursa, yaşamlarımız o denli yaklaşır yeryüzüne, daha gerçek, daha içten olur....İşi tersten ele alırsak; bir yükten mutlak biçimde yoksun olmak insanoğlunu havadan daha hafif kılar...bu dünyadan ve dünyasal varlığından ayrılır, yalnızca yarı yarıya gerçek olur, devinimleri önemsizleştiği ölçüde özgürleşir.
Hangisini seçmeli o halde? Ağırlığı mı hafifliği mi?
Sadece bir tek hayat yaşadığımız için bu hayatı öncekilerle karşılaştıramaz ya da kusurlarımızı gelecekteki hayatlarımızda gideremeyiz.
Yaşam öncesi ilk prova yaşamın ta kendisiyse, ne değeri olabilir yaşamanın?
"Einmal ist keinmal"...Sadece bir kere olan şey, diyor Alman özdeyişi, hiç olmamış sayılır.
"compassion"...merhamet duymak sadece başkasının başına gelen talihsizliklere katlanabilmek değil, her türlü duygu yoğunluğunu -sevinç, kaygı, mutluluk, acı- onunla paylaşabilmek anlamına gelir.
İçinde yaşadığı yeri terk etmek isteyen kişi mutsuz kişidir.
Elinden hiçbir şey gelmeyeceğini anladığında bir balyoz inmişti sanki kafasına ama bu durum bir yandan da garip biçimde huzur veriyordu.Hiç kimse onu bir karar almaya zorlamıyordu.
Yedi yıl Tereza'nın kölesi olarak yaşamıştı...Birdenbire çok daha hafifledi adımları...varolmanın o güzelim hafifliğini tadıyordu.
Merhamet, sevecenlik, o ortak yaşanan duygu hasta etti beni, diyordu kendi kendine.
...benzerini bundan daha önce hiç tanımadığı bir ağırlıkta çarpıldı...çünkü sevecenlikten daha ağır bir şey yoktur dünyada.Kişinin kendi acısı bile, başkasıyla başkası için hissettiği, imgelemle yoğunlaşan ve yüzlerce yankıyla uzadıkça uzayan bir acı kadar ağır çekmez.
"es muss sein!"; gereklilik, ağırlık ve değer birbirinden ayrılmaz biçimde örülmüş üç kavramdır
Peki, sevecenliğin işkencesi daha ne kadar sürecekti?Bütün yaşamı boyunca?Bir yıl mı?...insan yaşanacak hayatı yalnızca bir tane olduğu için tutkusunun (sevecenliğinin) peşine düşsün mü düşmesin mi, bunu sınayacak deneyler yapamaz.
Yaşamının büyük aşkı "es muss sein!" (öyle olmalı) sınıfına değil, daha çok "es könnte auch anders sein!" (pekala başka türlü de olabilir) sınıfına giriyordu.
Ama aslını ararsanız, bir olay kendisini hazırlayan rastlantıların sayısı oranında önemli, anlamlı ve dikkate değer değil midir?
Rastlantıların, sadece rastlantıların söyleyecek bir sözü vardır bize. Gereklilikten doğan, olmasını beklediğimiz, günbegün yinelen her şey dilsizdir.
Gereklilik büyülü çözümler tanımaz - bunlar rastlantının işidir.Bir aşk unutulmaz olucaksa eğer, küçük rastlantılar..hemen o an kanat çırpa çırpa gökten aşağı süzülmelidir.
Birey, güzellik duygusunun önderliği altında, rastlantısal bir olayı bir motife dönüştürür, giderek bu motif bireyin yaşamının örgüsünde değişmez bir yer kazanır...Kendisi farkına varmasa da, birey en sıkıntılı anlarında bile güzelliğin yasaları uyarınca örer yaşamını.
O halde gizemli kesişmelerin büyüsüne kapıldığı için romanı kınamamalı; asıl, gündelik yaşamındaki bu tür kesişmeleri göremediği için insanoğlunu kınamalı.Çünkü böylelikle yaşamını güzelliğin bir boyutundan yoksun bırakmaktadır insanoğlu.
...istisnasız tüm kurguların ortadan kaldırılmasını hedefleyen saf anarşist sistemden başka her sistem birer kurgudur.
Anarşist ne ister? Özgürlük.Kendisi ve başkaları için, tüm insanlık için özgürlük.
...ayrı ayrı çalışarak kesinlikle yeni zorbalıklar yaratmayız, çünkü hiçbirimiz diğerleri üzerinde etkide bulunamaz ve dolayısıyla kimse kimseye egemen olarak onun özgürlüğünü ortadan kaldıramayacağı gibi, yardım ederek onu küçük de düşüremez.
Nasıl paranın efendisi olabilirim, daha doğrusu paranın erkinin, zorbalığın efendisi nasıl olabilirim?
...önce hedeflediğimiz şeyin ne olduğunu ortaya koyalım, sonra ona en hızlı nasıl ulaşabileceğimizi araştıralım; yola çıkınca da, sadece doğru yoldaysak, her gün ne kadar mesafe katettiğimizi ve doğal bir arzuyla kendisine doğru çekildiğimiz hedefe ne kadar daha yaklaşmış olduğumuzu anlamış olacağız.
...bu yolculukta en çok ayak basılmış ve en iyi tanınan bu yol seni en çok aldatacak yoldur...herkesin gittiği yere değil de gidilmesi gereken yere gitmemiz gerçeğinden daha önemli değildir...toplumda büyük bir uzlaşıyla benimsenmiş şeylerin en iyi şeyler olduğunu düşünerek yaygın bir kanaate teslim olmak,..akla göre değil, başkalarına benzemek için yaşamak kadar büyük kötülüklere sevk etmez.
...öndekiler arkadakileri yıkıma sürükler ya...hiçbir insan kendi başına hata yapmaz, her insan aynı zamanda başkasının hatasının nedeni ve kaynağı olur.
...içimizden biri düşünmekten ziyade inanmayı tercih ettiğinde artık yaşamla ilgili düşünemez hale gelir
...sağlıklı olacağız, yeter ki kendimizi kalabalıktan kurtaralım.
...şu cevabı verme sakın:"Bu taraf daha kalabalık görünüyor." Zira daha kötü olan taraf budur...en kötü tercihin kanıtı kalabalığın kendisidir.
Görünüşte iyi olanı değil, sağlam, doğru ve kendi saklı bünyesinde daha güzeli olanı arayalım, onu bulup çıkaralım.
O halde kendi doğasıyla uyumlu olan ve başka hiçbir yolla elde edilemeyen yaşam mutluluktur:Öncelikle zihnimiz sağlıklı olmalı ve kendi sağlığını kalıcı bir şekilde elde etmiş olmalı, sonra cesur ve dinç olmalı, dahası en güzel şekilde sabreden, farklı dönemlere ayak uyduran, kendi bedenine ve onu ilgilendiren her şeye dikkat eden ama bunun için dertlenmeyen, yaşamı meydana getiren hiçbir şeye ilgisiz kalmayan ama hayranlık da duymayan, talihin armağanlarından faydalanıp onların kölesi olmayan bir karakterde olmalı.
...her vahşilik güçsüzlükten doğar.
...özgürlüğe kaçmalıyız.Bunu mümkün kılan da sadece talihe kayıtsız kalmaktır.
...yargısı doğru olan mutludur, her ne olursa olsun, mevcut durumda başına gelen şeylerden memnun olan, kendi koşullarına uyum sağlayan ve yine koşullarının yarattığı her durumda aklın rehberlik ettiği insan mutludur.
...hazların peşinden giden insan da her şeyi erteler ve ilkin özgürlüğünden vazgeçer...
Zenginlik bilgeye göre köle, budalaya göre efendi konumundadır.
Parasını paylaşmak isteyen biri bulunmaz, ancak her insan yaşamını birçoklarıyla paylaşır.İnsan malvarlığını korumak konusunda oldukça hesaplı davranır, ancak zamanın harcanmasına gelince bonkör davranırlar.
...boşa geçen, değerlendiremediğimiz zamanı ekle, sana ait yılların sandığından daha az olduğunu göreceksin.
Geçmişini, ne zaman kesin bir plan yaptığını, ne kadar az günün tasarladığın gibi geçtiğini, ne zaman yüzünün doğal haline büründüğünü, ne zaman zihninin huzursuz olmadığını, böylesine uzun bir ömürde ne başardığını, sen kendin ne kaybettiğini anlamazken, birçoklarının senin yaşamından ne kadar çok çaldığını, yersiz kederin, aptalca mutluluğun, açgözlü şehvetin, dalkavukça ilişkinin yaşamından ne kadar çok çaldığını, sende sana ait ne kadar az şey kaldığını yeniden düşün, göreceksin ki vaktinden önce ölüyorsun. "Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme, kırk yılın hatırına sen kalıyım." Cemal Süreyya
1517-43, kahve ilk kez İstanbul'a geldi
1554-55, bu topraklarda dünyanın ilk kahvehanesi kuruldu
...kahve pişiren kadına "kahveci kadın, erkeğe ise "kahvecibaşı" denirdi
...lokumun mimarı Hacı Bekir ilk dükkanını açtı, 1777 yılında saraya "lokumcubaşı" olarak atandı
Ana vatanı Habeşistan olan kahvenin Yemen'e ilk olarak buradan gittiği düşünülmekte...
Kahvecinin Piri Şeyh Şazeli...
...İstanbul'da ilk kahvehane 1554 Kanuni Sultan Süleyman döneminde Hakem ve Şems adlı iki kişi tarafından Tahtakale'de açılmıştır.
İlk kahve pişirme aletleri olan kazan ve kaplar ilerleyen dönemlerde yerini önce ibriğe, 19. yüzyılda ise cezvelere bırakmıştır.
"Doğru işi yapmak, işi doğru yapmaktan çok daha önemlidir." Peter Drucker
"Muharebe öncesi yaptığınız konuşlandırma yanlışlarını, muharebe sırasındaki kahramanlıklarınızla telafi edemezsiniz." İsmet İnönü
...en mükemmel stratejiler, eğer sahada etkinlikle icra edilmezse başarıya ulaşmak zordur.
Kitabı kullanma kılavuzu:
Kütüphaneniz "bilmediklerinizi" içermelidir...Ne kadar çok bilirseniz okumadığınız kitapların sayısı o kadar artar.
Atatürk'ün okuma yöntemi hakkında...önemsediği bölümlerin altını renkli kalemle çizer, sayfa kenarlarına notlar düşerdi.Daha sonra, belirli konuları akşam sofrasında, kabinesinde..farklı meclislerde tartışır, fikirlerini geliştirirdi.
İletilmek istenen fikirleri tam olarak algıladığınızı hissederseniz aradaki çeşitli anektod, örnek ve tekrarların bir kısmını atlayabilirsiniz
"Lafın tamamı aptala söylenir." Süleyman Demirel
synoptical...konulara odaklanarak ve aynı konudaki eserleri peş peşe okuyup karşılaştırarak bilgilenmek.
Mortimor Adler..How to Read a Book
İnsan:
"Kendini tanı." Sokrates
Peter Drucker...Managing Oneself (HBR,1999 Ocak)
...Ancak güçlü yanlarınızı ve kendinizi bilerek çalıştığınızda gerçek ve uzun ömürlü bir mükemmelliğe ulaşabilirsiniz.
Peter Drucker..."Birey toplumun en önemli, en nadide, en değerli sermayesidir."...iktisat eğitimi almasına rağmen kariyeri boyunca rakamlardan çok insanlarla haşır neşir oldu ve hep insanlar arasındaki ilişkileri inceledi...yönetimin temel görevinin de çalışanların güçlü yanlarını geliştirip, onları yetkilendirip kurumun amaçlarıyla toplumun ihtiyaçları doğrultusunda organize etmek olduğunu savunuyor.
İyi lider kendisini daha iyi tanıdıktan sonra çalışma arkadaşlarının da zayıf ve güçlü yanlarını bilmek zorunda.
"İnsan kendisinin akılcı bir mahluk olduğunu düşünür.Halbuki onun kendini haklı çıkarabilen-rasyonalize edebilen bir varlık olduğu daha doğrudur"...The Rationalizing Animal, Leon Festinger
...Babam..."Bir işin başında doğru seçim yap, sonra tereddüte düşmeden kararını uygula.Gel git ile vakit kaybetme.Bir de bir işe başlarken sonucu da kafanda canlandır.Nasıl bir duvar olacak, gör ki ona uygun taşı yığından al."
Zaman:
İnsanlar arasında mutlak eşitliğin olduğu tek alan zaman.
"First Things First"..önemli işlere öncelik..Stephen Covey
Acil olmayan önemli işler ise daha fazla insiyatif gerektirir.Fırsatı yakalamak, bazı şeylerin olmasını sağlamak için harekete geçmemiz gerekir.
Covey...Önemliyi acile feda edenlerin veya odaklanamayanların edilgen ve etkisiz kalmaya mahkum olduklarını savunuyor.
...hafta içinde bir gününüzü...yenilenmeye, düşünmeye ve taahhütlerinizi gözden geçirmeye ayırın.O gün içinde, diğer günlerde yaptığınız şeyleri yapmayın.
...bir araştırmaya göre yürüyüş, yaratıcı düşünceleri tetiklemekte ve beyinde daha birçok olumlu değişimlere yol açmakta.
Sun Tzu'ya göre " En önemli savaş hamlesi düşmanın beklentilerinin aksine hareket edebilmektir."
"İnovasyon, lideri takipçiden farklılaştırır." Steve Jobs
P.Drucker "Önemli ve zor olan doğru cevabı bulmak değildir; mesele doğru soruyu sorabilmektir."