adsense

6 Aralık 2023 Çarşamba

Denemeler

Ruhum bir yerde durabilseydi, kendimi denemekle kalmaz, bir karara varırdım: Ruhum sürekli bir arayış ve oluş içinde.

Her insanda, insanlığın bütün halleri vardır.

...herkes kendisi için bir derstir; elverir ki insan kendini yakından görmesini bilsin.Benim yaptığım, bildiklerimi söylemek değil, kendimi öğrenmektir...

Birkaç senedir düşüncelerimin kendimden başka bir amacı yok; yalnız kendimi sorguya çekiyor ve inceliyorum

...benim yazımda asıl aradığım tam anlamıyla kendimin olmasıdır.

Bize yaşamayı hayat geçtikten sonra öğretiyorlar...Çocuğumuzun o kadar yitirecek vakti yoktur:Pedagogların elinde ancak hayatının on beş, on altı yılını geçirebilir: Geri kalan zaman hayatındır.

Niçin başka güneş başka toprak ararsın?
Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın?
Horatius

Her yerde olan hiçbir yerde değildir
Martialis

...gücümüz azalıp görgümüz arttıkça zevkimiz daha nazlı, daha titiz oluyor; az şey getirebildiğimiz zaman çok şey bekliyoruz...kendimizi bildiğimiz için de daha az atılgan, daha kuşkulu oluyoruz; kendimizin ve başkalarının hallerini bildiğimizden, sevileceğimizden emin olamayız.Kendimden utanırım kanı kaynayan taptaze gençler arasında.

Aynı yolda bir gider bir gelirim:düşüncem her zaman ileri götürmüyor beni; bir o yana, bir bu yana yalpalıyor gelişigüzel.

...otuz yaşında önce başarılmış işleri ötekilerden daha fazla görüyorum.

İhtiyarlık kendini belli etmediğinden  çok tehlikeli bir derttir; insan bu derdin farkına varmadan düşer.Onun için kanunların bizi, işte çok tutmasını değil, işe geç almasını yanlış buluyorum.Hayatımızın ne kadar cılız olduğunu, her gün nice tehlikelerle karşılaştığını düşünüp gençlerin hazırlanma, öğrenme, oyalanma yıllarını pek uzatmamalıdır.

Gereğinden fazla uslu olmayın, uslu olmanın da bir haddi vardır.

Acele gecikmedir
Quintus

Çabukluk kendisini engeller.
Seneca

Eudemonidas, Xenokrates'in pek ihtiyar halinde okula derse koştuğunu görmüş de :" Bu adam hala öğreniyor, ne zaman bilecek" demiş

Bir insanın değerini anlamak istedim mi, kendinden ne kadar memnun olduğunu, söylediklerini, yaptıklarını, kendini ne dereceye kadar beğendiğini sorarım.

...istediklerini yapmadıkları için, yapabildiklerini ister göründüler.

Biz sözün ardından koşmamalıyız, söz bizim ardımızdan koşmalı...benim sevdiğim konuşma, düpedüz, içten gelen, lezzetli, şiirli, sıkı ve kısa kesen bir konuşmadır.

Dostluk kavgacı olmadı mı, sağlam ve cömert de değildir.Nazlı, yapmacık bir hava, birini kırma korkusu dostluğa rahat nefes aldırmaz.

Çatışmadan tartışılamaz
Cicero

Yitirme acısıyla yitirme korkusu bir kapıya çıkar
Seneca

Gereğinden önce dertlenmek, gereğinden fazla dertlenmektir.
Seneca

18 Kasım 2023 Cumartesi

Öteki

Maskeyi sadece maskeli balolarda takarım, insanların arasında dolaşırken değil...

surcouper* zamanı da gelecek...
*kart oyunlarında rakibinin kozunu kırmak

Bugunlerde eczacılık çok önemli bir meslek Krestyan İvanoviç...
Nasıl yani?Hangi anlamda?
Genel anlamda...Dünyanın son zamanlardaki genel halinden bahsediyorum

Benim prensibim şudur beyler: Başarısız olursam yılmam; başarılı olursam, bu başarımı devam ettirmek için uğraşırım ve her ne olursa olsun hiç kimsenin altını oymam. Entrika çevirmem ve bununla gurur duyarım.Diplomasiden anlamam.Kuş, avcısına kendi ayağıyla gider derler.Doğru ve bunu kabul ederim:Ama bu meselede avcı kim, kuş kim? Sorulması gerek soru budur beyler!

Ben de gidiyorum oğlum...Herkesin yolu farklı evladım ve kimin hangi yolu izleyeceğini kimse bilemez.

16 Kasım 2023 Perşembe

Sıradışı Liderlik

Liderlik: Yetkisiz etki


3 tip durum
-Optimist (Sıra Dışı Liderlik)
-Realist (Positum) - OTS -> Olay, Tepki, Sonuç (Sıradışı liderler çözüm odaklıdır)
-Pesimist

Kitap önerisi: Doğru hikayelerle psikoterapi

Sıradışı Liderler - İyi hikaye anlatıcısıdırlar ve ayrıca "hikaye yazarlar"

"Hayatta hedefin yoksa herşey seni kırar" (İşaret parmağın ile kolunu göster)

-Düşünme 
-Duygu
-Refleks (Güven olmazsa bu ortaya çıkar)

"Duyguyu harekete geçiremediğimiz hiçbir durumda kazanamazsınız"

SCARF

-Statü (takdir, sorumluluk, değerli hissettirme...)
-Certainity (netlik)
-Autonomy (yetkilendirme, dahiliyet)
-Relatedness (ilişki)
-Fairness (adalet)

WHY->HOW->WHAT

Benim seçimim: 1) Autonomy 2)Statu 3)İlişki

Yuksek performans için aşamalar:
GÜVEN->ÇATIŞMA->BAĞLILIK->SORUMLULUK->YUKSEK PERFORMANS

Güven: Net hedef, güçlü ortak bir amaç & Hatadan öğrenme & Yapıcı Çatışma grubu

Kitap önerisi: Güvenin Hızı


İyi liderlik iyi soru sorma sanatıdır. (Yönlendirici ve yargılayıcı soru sorulmaz)







Bağlılık:
1.İlişkiler
2.Primer yöneticisi
3.Para

Tutku:
1- Kariyerinde hangi alanda tutkun var?
2-Seni ne heyecanlandırıyor?

İhtiyaç:
1-"Finans" alanında önümüzdeki 3-4 yılda ihtiyaç nedir?

Gelişim:
Kriter: "Tutkuna" göre yetkinliğini geliştir. (Zayıf tarafında olabilir güçlü tarafında)

Kitap önerisi: Akış









Koçluk
GROW
1-Goal (Nereye - hedef)
2-Reality (Nerede - durum)
3-Option (İhtiyaç ve engeller)
4-Will ( Aksiyon - net bir commitment ile bitmeli)











Koçluk yaparken gerektiğinizde şapka değiştirilebilir (koçluk->mentorluk gibi)






Kitap önerisi: Ben OK'im sen OK'sin

Lider olarak problem çözme güçlü yönümüz değil zayıf yönümüz


Süperego:anne, baba -> Türk yöneticiler genelde böyle
Ego: yetişkin -> ideal
ID: çocuk -> Çalışanlar da genelde böyle






Stres:
->Kaygı ya da Heyecan

Hayat nefesinin kesildiği anlardır...

Denge Modeli:







Dr. Çağatay Aktaş

12 Kasım 2023 Pazar

İnsanın Anlam Arayışı

SS subayı bana tekrar baktı, tereddüt eder gibi oldu ve iki elini omuzlarıma koydu.Kuvvetli görünmeye çalıştım ve omuzlarımı çok yavaş bir biçimde sağa doğru çevirdi, böylece o tarafa ayrılmış oldum...Bu ilk seçim, varlığımız veya yokluğumuz üzerine verilen ilk hükümdü.Birlikte nakledildiklerimizin büyük çoğunluğu, yani yüzde 90 kadarı için ölüm fermanı verilmişti.

"Sol tarafı mı gönderildi?
"Evet" dedim
"O halde onu orada görebilirsin" dedi
"Nerede?"
....
"Arkadaşın orada, cennete uçuyor"

Hayatta kalmak istiyorsanız tek bir yol var: Çalışacak kadar sağlam görünün.

"Aranızdan bir sonraki elemeden korkması gereken kişi o."
Ben gülümsedim...

Anormal duruma anormal bir tepki normal davranıştır.

Hakikat şuydu; sevgi, insanın ulaşabileceği en yüksek ve en büyük hedefti.O anda, insan şiirinin, insan düşünce ve inancının ayırt ettiği en büyük sırra haiz oldum: İnsanın kurtuluşu sevgiyle ve sevgidedir.

Mizah, ruhun kendini koruma savaşında bir başka silahıydı...sadece birkaç saniye bile olsa insana, her durumun üzerine çıkabilecek bir mesafe ve beceri sağladığı iyi bilinir.

İnsan yaşamı ve onurunu artık tanımayan ve insanı iradesinden soyutlayarak onu yok etmeyi planlayan bir dünyada, kişisel benlik en sonunda değerlerini kaybedebiliyordu...bir insan kendisine saygısını korumak için son bir mücadele vermediği takdirde birey olma, aklı, iç özgürlüğü ve kişisel değerleri olan bir varlık olma hissini kaybediyordu.

Kamp polisi olarak ceset yığınlarının arasında bir parça et aradığını anlattı.Bir tencerenin içinde bulduğu ete el koymuştu.Yamyamlık başlamıştı.Tam zamanında ayrılmıştım.

Tutsakların çoğu bir tür aşağılık kompleksinden mustaripti.Biz hepimiz, bir zamanlar "birisiydik" veya kendimizi öyle sanıyorduk.Şimdi ise bize tamamen hiçmişiz gibi davranılıyordu.

Biz, toplama kampında yaşamış olanlar, baraklar arasında gezerek diğerlerini teselli etmeye çalışan ve elindeki son ekmeği paylaşanları hatırlayabiliriz.Sayı olarak az olabilirler ama her şeyi elinden alınmış bir insandan alınamayacak bir şey olduğunun yeterli kanıtını oluştururlar: İnsan özgürlüğünün son kalıntısı olan, koşullar ne olursa olsun kendi yolunu seçme tutumunu.

Her zaman bir seçim yaparız...temel olarak herhangi bir insan, bu koşular altında bile zihinsel ve ruhsal olarak neye dönüşeceğine, ne olacağına karar verebilir.İnsan onuru toplama kampında bile korunabilir.

Hayata anlamını ve amacını veren ve insandan asla alınamayacak olan da bu ruhsal özgürlüktür.

Yaşamda gerçekten bir anlam varsa, o halde ıstırapta da bir anlam olmalıdır.Istırap, kader ve ölüm gibi yaşamın alaşağı edilemez bir parçasıdır.Istırap ve ölüm olmadan insan yaşamı tam olmaz.

Burada, insanın zor bir durumun sunduğu ahlaki seviyeye erişme fırsatını kullanması veya tepmesine yönelik seçim söz konusudur ve bu da onun çektiği acılara değer olup olmadığını belirler.

Bu yüksek ahlaki seviyelere sadece pek az insanın ulaşabildiği doğrudur.Tutsaklar arasında çok azı içsel özgürlüklerini tam koruyabildi ve ıstıraplarına değecek değerlerlere ulaşabildi.

Gelecekte bir hedef göremediği için kendini çöküşe teslim eden bir insan, geçmişe dönük düşüncelerle meşgul olmaya başlar..."Geçici varoluşumuzu" gerçekdışı kabul etmenin kendisi, tutsakların hayatla bağını yitirmesine sebep olan faktörlerden biri haline geliyordu; her şey bir şekilde anlamsızlaşıyordu.

Hayatı içsel galibiyetlere dönüştüren deneyimlerden bir zafer çıkabilir veya insan mücadeleyi görmezden gelip tamamen bir ot gibi yaşayabilir; tıpkı tutsakların çoğunun yaptığı gibi.

Sadece geleceğe bakarak yaşayabilmesi insana özgü garipliklerden biridir.Bu da bazen zihnini bu görev için zorlaması gerekse de varoluşunun en zorlu anlarındaki kurtuluşudur.

Spinoza, Etika'da..."bize acı veren duygular, onun berrak ve kesin bir resmini çizdiğimiz anda acı olmaktan çıkar"

Nietzsche'nin sözleriyle:"Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıl'a katlanabilir."

Gerçekten ihtiyaç duyduğumuz şey, hayata yönelik tutumumuzun değişmesidir.Kendimizin de bunu öğrenmesi ve daha umutsuz insanlara hayattan ne beklediğimizin önemi olmadığını, önemli olanın hayatın bizden ne beklediği olduğunu öğretmemiz gerekir.Hayatın anlamını sorup durmak yerine, kendimizi her gün ve her saat yaşam tarafından sınanan insanlar olarak düşünmemiz gerekir.Cevabımız sözle ve meditasyonla değil, doğru eylem ve doğru tavırla olmalıdır.Hayat, nihai olarak sorunlara yönelik doğru cevaplar bulmak ve her bireyin karşısına çıkardığı görevleri tamamlamaktır.

Bu görevler, dolayısıyla hayatın anlamı da kişiden kişiye ve zamandan zamana değişir.

Nietzsche: "Beni öldürmeyen şey, güçlendirir.

Bu kadar uzun bir süre, böyle bir zihinsel baskının altındaki bir insanın serbest bırakıldıktan sonra, özellikle de aniden kalktıysa biraz tehlike altında olduğunu hesaba katmamız gerekir.

Logoterapi...bir anlamı karşılamaya çalışan bir varlık olarak tanımasıyla psikanalizden ayrılır.

İnsanın gerçekte ihtiyacı olan, gerilimin olmadığı bir durum değil kayda değer bir hedef, özgürce seçilmiş bir görev uğruna uğraş ve mücadeledir.İhtiyaç duyduğu şey, ne pahasına olursa olsun gerilimden kurtulmak değil, onun tarafındn karşılanmayı bekleyen potansiyel bir anlamın çağrısıdır...Varoluşsal dinamik...Bu dinamik, bir kutbun karşılanması gereken anlamı, diğer kutbun ise bunu karşılayacak insanı temsil ettiği iki kutuplu bir gerilim yüzeyinde oluşur.

Logoterapi, insan varoluşunun özünü sorumluluk duygusunda bulur.Sorumluluğa yönelik bir vurgu "halihazırda ikinci kez yaşıyormuş ve ilk seferinde, şimdi olduğu gibi yanlış hareket etmek üzereymişsiniz gibi yaşayın!" İnsanın sorumluluk duygusunu, onu ilk, onu ilk olarak şimdiki anın geçmiş olduğunu, ikinci olarak da bu geçmişin değiştirilebilir ve onarılabilir olduğunu hayal etmeye çağıran bu şiardan daha iyi tetikleyebilecek bir şey düşünemiyorum.

Logoterapiye göre hayatın anlamını üç farklı yolla keşfedebiliriz:
1.Bir üretimde bulunarak veya bir iş yaparak
2.Bir şeyi deneyimleyerek ya da biriyle temas ederek
3.Kaçınılmaz olan ıstıraba karşı aldığımız tavırla

Hayatta anlam bulmanın ikinci yolu iyilik, hakikat veya güzellik gibi bir şeyi, doğayı ve kültürü veya en önemlisi başka bir insanı biricikliğiyle deneyimlemek, onu sevmektir.

Sevgi, bir insanı kişiliğinin en derinliklerine kadar kavramanın tek yoludur.Kimse başka bir insanın derinliklerini onu sevmediği sürece kavrayamaz.

İnsanı, işini yapmaktan ve hayattan zevk almaktan alıkoyan durumlar vardır ama asla bertaraf edilemeyecek olan şey ıstırabın kaçınılmazlığıdır.Cesaretle ıstırap çekmeyi göze almak, son anına kadar hayatın anlamlı olmasını ve bu anlamın sonuna kadar korunmasını sağlar.

...toplama kamplarında...bazı yoldaşlarımızın domuz gibi davranırken, diğerlerinin azizler gibi davrandığına tanık olduk.İnsanın içinde hangisinin gerçekleşeceği kendi kararlarına bağlı olan ik olasılık da vardır.

...ancak mutluluğun peşinde koşulamaz, o kendiliğinden ortaya çıkmalıdır.

Viktor E. Frank

Mucizevi Mandarin

Dünyadan akıllıca yararlanma isteğiyle dolu, açık vermekten, kendini kaptırmaktan, ruhunu çıplak bir halde sergilemekten, zayıflıktan ve bağımlılıktan ölesiye korkan bir sürüden var gücümle nefret ediyordum...nefret dünyanın en kolay ve zevkli işidir, kayıp bir insanı uzun süre oyalayabilir, güçlendirir, sağ kalmasını sağlar.

Göçmenliğim yavaş yavaş büyüdü, olgunlaştı, kendini daha ince ve ayrıntılı biçimlerde dile getirmeyi öğrendi. "Vatan" ın, iletişim kurulan üç-beş insan, İstanbul'un, köklerim ve geçmişim; anadilimin ta kendim olduğunu zamanla öğrendim.

Benim cehennemim ne topraklarımda, ne de buradaymış.Onu kendi içimde taşıyormuşum, tıpkı cennet düşlerim gibi.

İlk anların, yeri doldurulmaz ilk anların güzelliği...Bütün başlangıçlar güzeldir.

Günümüzde herkes insanın üzüntüsünü göstermek amacıyla ağladığına inanıyor.Bir insanın mutsuzluğunu kavramaktan öyle acizler ki...

...bir insanın sevgisini kaybetmek, zorlukla ulaşılmış bir doruktan aşağı yuvarlanmaktır.

Sanki büyük bir ırmak boyunca gidiyorum; hiçbir yerde durmaya ve kıyıya çıkmama, hiçbir şeye ikinci kez bakmama izin yok.

Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını, hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği, hatta fark etmediği huylarını sevmektir.İnsanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.

Aslı Erdoğan

5 Kasım 2023 Pazar

Bu da geçer

İnsanlar yıkıldıkları kadar yeniden kurulurlar.

Doğru yaşamak ve güzel insan olmak hep fazladan bir çaba, dayanma gücün bitti sandığında hep biraz daha gayret.

Temiz kalmak için kendini kendine kapatmak da bir fikir elbette.Ama dışarıda dev canavarlar varken ne kadar kalabildiki ilk insan mağarada?...Aşk da böyle başlar, isyan da.Hayat böyle başlar aslında. İnceldiği yerden kopar, tak eder cana, battı balık yan gider...

Biz iki bin yıl önce sürahini üzerine hiç gereği yokken, sırf canı öyle istediği için nakış işleyen adamın devamıyız, "Böyle daha güzel" diyerek kilime bir motif daha ekleyen kadının.

Ben seni düşünüyorum yazarken...

Yeterince sevilmeyenlerden çıkar yazar-çize...fakat zaten yeterince sevilmeyenler okur, dinler, bakar; dikkatle bakar onların yaptıklarına, görenler onlardan çıkar.

Tek başına "merhaba" diyemezsin kimseye, eğer büsbütün delirmemişsen.Ve ancak bir merhaba ile başlar dünya değişmeye...merhabanın anlamının içinde ferahlık olduğu kesindir."Gel buyur" da var içinde " Benden sana zarar gelmez" de.Barış da muhabbet de.Bir ihtimal var o sözcükte, iyi bir ihtimal, ihtimallerin en iyisi hatta.

Merhaba! Merhaba...Bir insanı sevmekle..İnsanı sevmekle...

Umutlanmak ne korkunç şey.Zıddını en hızlı çağıran sözcük umut....Umutsuzluk değil, o başka birşey. Hevesini kıran, hayata iştahını kesen yüzsüz misafirin adı hayal kırıklığı korkusu aslında.

Hayat hep yeniden aldanmak meselesi.Aldanmayıp ne yapacaksın?Böyle durucak mısın mıh gibi? Kalbin mühürlü mü kalacaksın?Gelip geçecek umut, hiç mi yüz vermeyeceksin? Böyle daha mı iyi? Sanıyor musun ki o zaman harika bir insan olucaksın?

Keyfini çıkarın umudun, umut olduğu sürece.Çünkü umutla daha çok yürür insan...

Fısıltı, gürültüyü yener.

Cüret ediniz, çünkü düşünmeye, söylemeye, yaratmaya, sevmeye, yaşamaya da cüret edilir...."Yapabilir miyim?" diye düşünmekle olacak iş değil.O korkunç bir sorudur, cevabı da yoktur.Yapmaya başlamaya cüret et önce.Sonra da elinde bir kırbaç, kendi sırtını kırbaçlaya kırbaçlaya yürü, devam et.

Sonra cüret eden bir yoldaş bul kendine.Bunu yapmazsan o kırbaç seni öldürür.

Gürültü o kadar büyük ki, gürültü hayatı o kadar sığlaştırdı ki cüret edenler şimdi daha yalnız.Fakat kimsenin umrunda olmamanın harika bir yanı var....Görünmez adamların, görünmez kadınların gücüne sahibiz hepimiz.

resilience...düştüğün yerden kalkma bilgisi

Dikkat sevmenin başlangıcıdır...Simone Weil

Eylem olmadan anlamak imkansızdır ve insanlığı tek bir çerçeve içinde bizlere gösteren şey yalnızca eylemdir.Eylem sırasında sınanmadığımız sürece..."Bir halttan anladığın yok, Jon Snow."

Ece Temelkuran

23 Haziran 2023 Cuma

Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz

Bazen göz göze geliyorsun ya biriyle.Anlıyorsun, anlıyor.İkiniz de biliyorsunuz bunu.Tek kelime etmiyor, susuyorsunuz yalnız.

Kar'da yağsa, Boğaz'ın insana hala hayatta olduğunu hissettiren serinliğini yüzümde hissetmeden olmuyordu.Sanki içeride oturunca, ziyan ediyorduk Boğaz'ı.

"...kader hep en olmadık yere gizlenir."

Mutlulukları çok geliyordu bana.Kendime itiraf edemiyordum kolay kolay ama kesin buydu sebep.hayatlarında iyi giden her şey, benim hayatımda kötü giden şeylerin altını çiziyordu.Gözüme sokuyordu aksaklıklarımı, arızalarımı....başarısızlığımı yüzüme vuruyordu...Başkalarıyla görüşmezken o kadar kötü değildi hayat.Bir kıyasa gerek kalmıyordu o zaman...Daha iyisi yoktu.neyse  oydu hayatım.Neysek oyduk.

Bir insanı geride bıraktığında, sırf onu mu bırakıyorsun geride?...İşe yaramaz da olsa o gidince hayatın ne biçim tenhalaşacağını, kız arkadaşlarının aile ajandalarının doluluğu  içinde sana bir Pazar günlerini ayırma ihtişmalinin yılda en fazla üç, bilemedin dört olduğunu kimse bilmiyor mu?...Sırf o nefes sesinin hatırına, insan nelere katlanır, bilirler mi?...Benim gibi daha ilk yüz metrede kaybedeceği gayet aşikar, düz yolda yürümesini  bile beceremeyen atlara düşkün biri için hayat çok farklı bir yer.

"Ben çayın altını yakıyım, sen otur, geliyorum hemen"...bazen tek başına bir cümle, dünyanın bütün yükünü alıyor insanın omzundan.

Oysa tanıdığım kadınlar böyle değildi hiç.Sonsuza kadar orada kalacak sanki, o mahallede, o evde, o adamın yanında, nasıl da rahat.Bir güzel yaslanıyorlardı arkalarına, sahipleniyolardı her bir şeyi...Galiba bir kez daha kimseden değil kendimden kaçmaya yeltenecektim.

"Ne zamandır ilk kez birisi bana "Kal" demişti, "sakın gitme."

Melisa Kesmez

17 Haziran 2023 Cumartesi

SIR Grow’dan öğrendiklerim

An Evening with Robert Kegan and Immunity to Change

When you select people
Connie:
Self-aware
Giving confidence
Bertrand:
Passion & Energy
Freddy:
Diverse  - change easily
Dont hire fully technical who forgets people
3 principles: Trust, x, x (Dont lose confidence)

Life lessons:
3 words: self aware & inspire & empathy
Connie:
Ask feedback more regularly
Take full opportunity of your current role
Anastasia: 
Just Do

Difficult Conversations
Conflicts are OK, dont ignore

How to prepare:
Step back (Balcony) - Dialogue - Follow-up

Step back:
Master emotions
Check your interpretation
Focus on win-win

Dialogue:
Establish needs
Express your needs

Follow- up:
Frame the outcome
Explore solutions
Agree on a plan (who will do what)
If we dont agree fully -> make an interim agreement

What are you listening for:
A person what says 
A person what does not say

Powerful Question:
Simple
Has a purpose
Guides without controlling

Presenting typr in Org. ( Isaac Liew)
Knowing and doing are two different things

MBTI (Myers Bridge Type Indicator)
1- Get Energy (Extraversion or Intraversion)
2- Take information (Sensing (more details) or Intuition(roughly))
3- Make decisions (Thinking or Feeling)
4- Ways of living (Judging or Perceiving)

Bu test ile işe alacağımız insanlarda “diversity” sağlayabiliriz

Lesson for leadership
- Focus on big things
- Strategic intend
- Collective
- Operational -> Strategic view
- Clear Responsibilities

Explain the strategy very well
- Make it visible
- Take yourself step back

My feedbacks:
Dont observe much
-Get sooner / speed up, what I say is very valuable (Analytical mindset behind)
-Let your voice be heard (direct & concise)
Dont put walls
-I have so much to offer, has much humor, enjoyful
Be assertive
-Anastasia: I avoid to hurt people.  ( I m beautiful )
-Be more brave
-Be more clear
Be comfortable with the mistakes
- My comfort zone is the numbers
Giving confidence

9 Nisan 2023 Pazar

Eskiçağ'da Spor

Eski Yunan toplumunda fiziksel eğitime, ahlaksal ve zihinsel eğitimin temeli olarak bakılırdı....Yunanlılar için spor, Homeros çağından başlayarak,  "en iyi ve en erdemli olana" ulaşmak için yapılan bireysel nitelikte bir yarış olarak algılamışlardır.

Eski Yunan'da spor ahlaki ve terbiyesi, kişinin temel ahlaksal erdemleri (adaleti bilgelik, mertlik, ölçülülük) ve toplumsal ahlaki ile iç içeydi.

Temel amacı "zihin ve beden açısından uyumlu bir kişilik" oluşturmak olan Eski Yunan eğitimi, retorik, gramer, matematik derslerinin yanında 7 yaşından 20 yaş ötesine kadar düzenli bir fiziksel eğitimi şartı koşardı...Çıplak(gymnoi) olarak çeşitli bedensel alıştırmaların yapıldığı gymnasion'lar gençlerin yaklaşık 17-18 yaşlarına kadar devam ettikleri ve ilerde büyük spor festivallerine hazırladıkları yerlerdi


Gymnasion'lar aynı zamanda, Yunan heykeltraşlarının sürekli geldikleri ve çıplak spor yapan gençleri seyrederek insan bedeni hakkında bilgi edindikleri atölyelerdi.

Eski Yunanlılar için beden eğitimiyle müzik eğitiminin birlikteliği, insanın hem ruhuna hem de bedenine ulaşım sağlamanın en temel yoluydu.

Koşu
Uzun atlama
Cirit atma
Disk atma
Güreş
Boks
Pankreas
Pentatlon
Atlı-araba yarışları

ilk kez İ.Ö 776'ta düzenlenmiş olan Olympia festivali...her dört yılda bir Temmuz ve Ağustos aylarında...bu festival Eski Yunanın her şehrinden ve her sınıftan insanın...

Olympia, Pindaros'un ideal atlet kavramı olan aidos'la (nezaket, saygı, alçak gönüllülük, dürüstlük) donanımlı, rakibine saygılı atletlerin yarış yeridir.


Eski Roma'nın spor oyunlarına bakış açısı...Eski Yunan felsefesinde ruh ve beden arasında denge sağlayıcı bir unsur olarak görülen fiziksel alıştırmalar, Eski Roma'nın geleneksel sıkı-disiplinli ahlakına ve ciddiyetine karşıt bir olguydu.

Pragmatist bir ulus olan Romalılar için spor bir amaç değil, araçtı.

...Yunan tarzında çıplak spor yapmayı soylu bir Romalı için utanç verici olarak nitemeleri dikkate değer bir olgudur. (Cicero, Tusculanea Disputationes)

...Circus'ta düzenlenen araba yarışları, Amphitheatrum'da düzenlenen ünlü Romalı gladyatör döğüşleri... ve insanlar ile vahşi hayvanlar arasındaki mücadeleler gelmektedir

Halkın ücretsiz olarak katıldığı, oldukça büyük bir masraf gerektiren bu tür spor oyunları ve... festival düzenlemek zengin ve soylu bir kamu görevlisinin işiydi.

Glatyatör Döğüşleri...tanrıların gazabının dindireleceğine ve döğüşçülerden birinin katledilmesiyle, gömü töreni yapılan kişinin ruhunun huzur kazanacağına inanılmaktadır...Roma'nın Cumhuriyet döneminde...özel oyunlar olarak bakılırdı....Cumhuriyet'in ilk yıllarında gladyatör olarak kullanılan kişiler, köle olarak yaşamkatansa onurlu bir kılıç darbesiyle ölmeyi tercih eden, silah kullanmada deneyimli savaş esirleri, suçlular, isyancılar veya bu işe gönüllü olanlardı.Sulla döneminden sonra gladyatörlerdein özel olarak eğitildikleri okullar açılmıştır

Döğüş sonunda yenilen tarafın canı, zafer kazananın keyfine bağlıydı..Gladyatörün ölümünü istemeyen halk giysilerinin veya mendillerini sallayarak bu isteklerini belirtir; ölümünü istediklerinde ise, başparmaklarını aşağıya doğru indirerek 'öldür' işaretini verirdi.

Çiğdem Dürüşken

8 Nisan 2023 Cumartesi

Atatürk ve Liderlik

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni yaşam ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!

Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her yaratılmış için doğal bir durumdur. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.
Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle mutlu olacağız.

M.Kemal Atatürk

The Last Ottoman Capital ISTANBUL








7 Nisan 2023 Cuma

Atatürk'ten Türkiye'ye Işık Tutan Konuşmalar

...bir milli terbiye programından bahsederken, eski devrin hurafelerinden ve fıtri niteliklerimizle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, şarktan ve garptan gelen bilcümle tesirlerden tamamen uzak, seciye-i milliyye ve tarihiyyemizle mütenâsip bir kültür kastediyorum. Çünkü davayı millîmizin inkişâf-ı tâmmı, ancak böyle bir kültür ile temin edilebilir. Lâ-ale’t-tayîn bir ecnebi kültürü, şimdiye kadar takip olunan yabancı kültürlerin yıkıcı neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür (Harâset-i Fikriye) zeminle mütenasiptir. O zemin, milletin seciyesidir.  (Maarif Kongresi’nin Açış Konuşması,15 temmuz 1921)

Milletimizin siyasi, içtimai hayatında, milletimizin fikrî terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır.Mektep sayesinde, mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, iktisadiyatı, Türk şiiri ve edebiyatı, bütün bedayiiyle inkişaf eder. (Bursa, Öğretmenlere, 27 Ekim 1922)

...en mühim ve feyizli vazifelerimiz maarif işleridir.(Bursa, Öğretmenlere, 27 Ekim 1922)

...mütemeddin bir millet olarak medeniyet sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ferd-i milletin kafasına koyacağız, ilim ve fen için kayıt ve şart yoktur.(Bursa, Öğretmenlere, 27 Ekim 1922)

Binaenaleyh maarif programımızın, maarif siyasetimizin  temel taşı, cehlin izalesidir.Bu izale edilmedikçe, yerimizdeyiz...Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor, demektir. (Bursa, Öğretmenlere, 27 Ekim 1922)

İtiraf edelim ki, biz üç buçuk sene evveline kadar cemaat halinde yaşıyorduk. Bizi istedikleri gibi idare eğiyorlardı, cihan bizi, bizi temsil edenlere göre tanıyordu. Üç buçuk senedir, tamamen millet olarak yaşıyoruz. Bunun maddi ve en bariz şahidi, hükümet şeklimiz ve hükümetimizin mahiyetidir ki, onu kanun "Büyük Millet Meclisi" diye adlandırdı. 
Bütün cihan bir an tereddüt etmesin ki, Türkiye devletinin yegâne ve hakiki tem-silcisi yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. (Bursa, Öğretmenlere, 27 Ekim 1922)

Ordularımızın ihraz ettiği zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için zemin hazırladı... Hakiki zaferi siz ihraz ve idame edeceksiniz ve behemehal muvaffak olacaksınız.(Bursa, Öğretmenlere, 27 Ekim 1922)

Arkadaşlar! Bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız.Fakat bu zafer süngü zaferi değil iktisat, ilim ve irfan zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar istihsal ettiği muzafferiyyetler memleketimizi halası hakikiye sevk etmiş sayılmaz. Bu zaferler ancak müstakbel zaferimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Muzafferiyatı askeriyemizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanalım. (Alaşehir, 25-26 Ocak 1923)

Hutbeden maksat, ahalinin tenvir ve irşadıdır, başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanları, cehl ve gaflet içinde bırakmak demektir.Hutebanın herhalde nasın kullandığı lisanla görüşmezi elzemdir… Hutebayı kiramın ahvali siyasiye, ahvali içtimaiye ve medeniyeyi her gün takip etmeleri zaruridir.Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinat verilmiş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve icabatı zamana muvafık olmalıdır. Ve olacaktır. (Balıkesir, 7 Şubat 1923)

Sizler, doğrudan doğruya milletimizi temsil eden halk sınıflarının içinden ve onlar tarafından müntahab olarak geliyorsunuz. Bu itibarla memleketimizin halini, ihtiyacını, milletimizin elemlerini ve emellerini yakından ve herkesten daha iyi biliyorsunuz. Sizin söyleyeceğiniz sözler, alınması lüzumunu beyan edeceğimiz tedbirler, halkın lisanından söylenmiş telakki olunur ve bunun için en büyük isabetlere malik olur. Çünkü halkın sesi, hakkın sesidir. (İzmir İktisat Kongresi'ni Açış Söylevi, 17 Şubat 1923)

Arkadaşlar, kılıç ile fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara mağlûp olmaya ve bin netice terki mevki etmeye mecburdurlar.Nitekim Osmanlı saltanatı da böyle olmuştur...Efendiler kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Lâkin saban kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa malik ve sahip olur. (İzmir İktisat Kongresi'ni Açış Söylevi, 17 Şubat 1923)

Saltanatı şahsiyede her hususta yalnız tacidarların arzu, emel ve iradeleri hakimdir....Milletin arzu, emel, irade ve ihtiyaçları mevzubahis olmaktan uzaktır. Millet, amal ve iradesinden tecerrüd etmiştir. Tacidarlar kendilerini Allah tarafından gönderilmiş bir şahsiyet-i ilahiye farzederler. Etrafını alan menfaatperestan, padişahın zihniyet ve arzusunu bir lazıme-i semaviye, bir lazıme-i Kur'aniye gibi herkese telkin ederler. Bu telkinat karşısında birgün bütün halk, bu arzu ve iradelerin - bila muhakeme iradat-ı semaviye olduğuna kani olur. Bundan tecerrüde rıza gösteren bir milletin akibeti felaket, musibettir. (İzmir İktisat Kongresi'ni Açış Söylevi, 17 Şubat 1923)

...Biz milli bir devir yaşamıyorduk ve milli bir tarihe malik bulunmuyorduk.Mesela Osmanlı tarihi baştan nihayetine kadar hakanların, padişahların, şahısların en nihayetinde zümrelerin hal ve hareketlerini kaydeden bir destandan başka bir şey değildir.Mazinin, asırların elimize tarih diye uzattığı kitabın mahiyeti bundan ibarettir. (İzmir İktisat Kongresi'ni Açış Söylevi, 17 Şubat 1923)

Siyasi, askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadi muzafferiyetler ile taçlandırılamazlarsa, husule gelen zaferler payidar olamaz, az zamanda söner. (İzmir İktisat Kongresi'ni Açış Söylevi, 17 Şubat 1923)

Efendiler, dâhil olduğumuz halk devrinin, milli devrin, milli tarihini yazabilmek için kalemlerimiz sabanlar olacaktır. (İzmir İktisat Kongresi'ni Açış Söylevi, 17 Şubat 1923)

...bütün sefaletlerimizin sebebi kat'isi zihniyet meselesidir.İnsanlar ve insanlardan mürekkep olan cemiyetler her şeyden evvel bütün fertleriyle salim bir zihniyete sahip olmalıdırlar. (Konya, 20 Mart 1923)

Bu millete gideceği yolu gösterirken dünya’nın her türlü ilminden, keşfiyatından, terakkiyatından istifade edelim, lâkin unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz.(Konya, 20 Mart 1923)

...milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin şikarıdır. (Konya, 20 Mart 1923)

Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışması söylememize imkânı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar gayret gösterdim” diyemez.(Konya, Kadınlar ile, 21 Mart 1923)

...bir heyeti içtimaiye aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse terakki ve temeddün etmesine imkânı fennî ve ihtimali ilmî yoktur. (Konya, Kadınlar ile, 21 Mart 1923)

Anaların bugünkü evlâtlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için evsafı lâzımeyi haiz evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek çok yüksek evsafın hamili olmağa mütevakkıftır. Binaenaleyh kadınlarımız hattâ erkeklerden daha çok münevver, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa mecburdurlar.  Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.(Konya, Kadınlar ile, 21 Mart 1923)

Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri, sizler yetiştireceksiniz, yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.Yeni nesli, bu evsaf ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.(Muallimler Birliği, 25 Ağustos 1924)

Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller ister. (Muallimler Birliği, 25 Ağustos 1924)

Efendiler; Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir. (Samsun, Öğretmenler ile, 22 Ekim 1924)

Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir (Ankara, 10. Yıl Söylevi, 29 Ekim 1933)

...bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. (Ankara, 10. Yıl Söylevi, 29 Ekim 1933)

2 Nisan 2023 Pazar

Şirket-i Hayriye'nin Boğaziçi Vapurları

 

Yandan çarklılar (alt ve üst)















  istimbot (stemboat) - 36 Mirgun(Emirgan)






uskurlu (alt ve üst)


Haskoy Tersanesi

1 Nisan 2023 Cumartesi

Homerostan Cumhuriyet'e / Tarihte Türkiye Haritaları


Piri Rein'in elinde, Kristof Kolomb'un yeni Dünya'yı gösteren haritalardan biri bulunmaktadır.Yani Piri resi Waldseemüller'den çok önce Amerika Kıtasının varlığından haberdardır.1513 yılında oluşturduğu dünya haritasında Yeni Dünya topraklarından Antilya olarak bahseder.

Ne yazık ki Piri Reis'in yaptığı dünya haritasının değerini ne  Yavuz Sultan Selim ne de Kanuni Sultan Süleyman anlayabilmiştir.

Semih Saygıner'den



"En büyük başarısı bir insanın tembelliğine karşı koymasıdır...Hayattan talebi olan insanlar harekete geçer." Semih Saygıner




27 Mart 2023 Pazartesi

İtiraflarım

Hayatım durma noktasına gelmişti.Soluk alabiliyor, yiyebiliyor, içebiliyor, uyuyabiliyordum...Ama yaşamıyordum, çünkü gerçekleştirmeyi mantıklı bulabileceğim hiçbir arzum yoktu....Sanki yaşayacağım kadar yaşamış, yürüyeceğim kadar yol yürümüştüm de bir uçurumun kenarına gelmiştim...

Bir insanın kim olduğunu anlayabilmesi için önce, birbirlerini anlamayan, kendisi gibi insanlardan oluşan bütün o gizemli insanlığı anlaması gerekmektedir.

Eğitimli ve bilge kişilerin ortaya koydukları akla dayalı bilgi yaşamın anlamını reddederken büyük insan kitleleri, bütün insanlık, bu anlamı akıldışı bilgiyle algılıyordu.Bu akıldışı bilgi ise inançtır, tam da benim kabul edemeyeceğim şey.Bu, Tanrıdır...

...şunu anladım ki, inancın verdiği yanıtlar her ne kadar akıldışı ve gerçek anlamından saptırılmış da olsa, bu yanıtların üstün olan bir yanı vardı.Bu yanıtların getirdiği her çözümde sonlu ile sonsuz arasındaki ilişkiye yer verilmişti.

İnanç varoluşun gücüdür.

...varoluşun ne anlama geldiğini kavrayabilmek için ilk önce yaşam anlamsız ve kötü olmamalıydı.Ancak bu şekilde onu akıl yoluyla açıklayabilirdik.

Tolstoy

4 Mart 2023 Cumartesi

Galatasaray

ilk müzayede alımım

1868-1968, mekteb-i sultan, galatasaray lisesi, 100.yıl özel

4 Şubat 2023 Cumartesi

Duygusal Çeviklik

Duygusal çeviklik düşüncelerinizi kontrol etmek veya kendinizi daha olumlu düşünmeye zorlamak değildir...gevşemekle, sakinleşmekle ve daha anlamlı bir yaşam sürmekle ilgidir.

"İnsanın Anlam Anlayışı" Viktor Emil Frankl

Günlük tutmak daha az yas tutmamı sağlamadı ama travmayı atlatmama izin verdi.Ayrıca zorlu duygulardan kaçmak yerine onlarla yüzleşmenin gücünü gösterdi...

...tüketici kültürümüz, bizi rahatsız eden şeylerin çoğunu kontrol edebileceğimizi veya düzeltebileceğimiz, bunları yapamadıklarımız da fırlatıp atmamız ya da yerine yenisin, koyma fikrini destekler...Ne yazık ki bunların hiçbiri pek bir işe yaramaz.

Rahatsız edici duygu ve düşünceleri olumsuzdan olumluya dönüştürmeye çalışmak kendini daha kötü hissetmenin neredeyse kesin yoludur.

...olumsuzluk normaldir.Bu temel bir gerçektir.

Duygusal çeviklik elde etme süreci dört temel hareket ihtiva eder:
Kendini Göstermek..merakla, istekle yüzleşmek  anlamına gelir
Araya Mesafe Koymak...zor duygularımız yaşarken onları tanımlayabilir ve tepki vermenin daha uygun yollarını bulabiliriz
Amacınız Doğrultusunda Yürümek...sizi siz yapan özünüzdeki değerler
Yola Devam Etmek
-İnce Ayar İlkesi
-Tahterevalli İlkesi...mücadele ile yeterlilik arasında mükemmel bir denge

Duygusal çevikliğin nihai hedefi, mücadele ve gelişim hissini ömür boyu canlı ve iyi tutmaktır.

Oltaya Takılmak
....sorun sadece kendimize anlattığımız şüpheli, her zaman doğru olmayan hikayelerin bizi çatışmalı bir halde bırakması değildir.Esas mesele bu hikayelerin tarif ettiği dünya ile yaşamak istediğimiz, gerçekten gelişebileceğimiz dünya arasındaki çatışmadır.

Düşüncelerinizi gerçekler olarak kabul ettiğinizde oltaya takılmış olursunuz.

Yetkili kim, düşünen mi yoksa düşünce mi?
Tekrar ediyorum, problemimizin bir kısmı sadece düşüncelerimizin işlenme biçimi bile olabilir.

"Harita, bölgenin kendisi değildir"

...fikirlere, objelere ve insanlara, hatta kendimize bile alışkanlığa bağlı, esnek olmayan tepkiler veririz.Bu kolay ve hızlı kategoriler ve onların yol açtığı çabuk kararlara genellikle sezgisel (heuristics) denir ama göz kararı sözü de aynı işi görür.

...ne yazık ki bu hızlı izlenimlerimiz yanlış olabilir.

"Hızlı ve Yavaş Düşünme" psikolog Daniel Kahneman

"Benim için zor bir soru çünkü düşünüyorum."

Sezgilerimiz...hakim olmaya başladığında...Çeviklikten yoksun kalırız

Fazla özgüven, deneyimli kişilerin bağlamsal bilgiyi görmezden gelmesine yol açar.

Belirli bir düşünmeye ya da davranma biçimine takılıp kalmış olan insanlar dünyaya olduğu gibi dikkat etmezler.Bağlam her ne olursa olsun ona karşı duyarsızdırlar.

1.Olta:Düşünceleri Suçlama
2.Olta:Maymun Zihinlilik...içimizdeki geveze
3.Olta:Eski, Bayat Fikirler
4.Olta:İnatçı Dürüstlük...Heraklitos...aynı nehirde iki kez yıkanılmaz

Nietzche..."Bir espri, bir  duygunun mezar taşı yazısıdır."

Duygularımızı öldürerek "oltadan kurtulmaya" çalıştığımızda gerçek kurban bizim kendi esenliğimizdir. - Salla Gitsin...

Kara kara düşünenin hep kendine odaklanmsı başka kimsenin ihtiyaçlarına yer bırakmaz, bu yüzden dinleyiciler sonunda ondan uzaklaşır...ve yalnız başına bırakırlar.

Duygularınızla ne kadar mücadele ederseniz o kadar derine batarsınız.

Mutluluk oltası..."gülümsemeye devam edersek" her şeyin yolunda gideceği inancıdır.

Yanak kasları ve göz çevresi(orbikularis okuli) kasları...sahici bir gülümsemede her ikiside çalışır...sahte bir mutluluk ifadesi takındığımızda gözlerimizin yanında buluna bu minik kaslar hareketsiz kalır.

Mutlu insanlar genellikle ilk bilgilere gereğinden fazla önep verip sonraki ayrıntıları görmezden gelir veya küçümserler.Bu da tipik bir şekilde " halo etkisi" oluşturur.

Olumsuz ruh halleri içindeki insanlar daha zor kandırılabilir ve daha şüphecidirler.

Gerçek mutluluk, dışsal bir neden olmaksızın sırf sevdiğiniz için ilgilendiğiniz aktiviteler aracılığıyla gelir.

Farkındalık ve kabulle tam olarak kendimizi gösterdiğimizde en kötü şeytanlar bile genellikle geri çekilirler.

Kabul, değişimin ön koşuludur

Öz duyarlılığa sahip olan insanlar amaçlarına ulaşamadıklarında ki bazen bu olur, dağılmazlar.

...anlamlı bir hayat yaşamak ve gerçekten gelişmek için sahip olunması gereken en önemli becerilerden biri, perspektifinizi genişletin...

Nasıl bir ilişki kurmak istiyorum?
Hayatımın neyle ilgili olmasını istiyorum?
Çoğu zaman kendimi nasıl hissediyorum?Nasıl durumlar kendimi capcanlı hissetmemi sağlıyor?

Hayatın belirli bir yönünde "istiyorum" u bulamıyorsanız, bu durum sırada değişimin olduğuna dair bir işaret olabilir.

Konu etkili değişim yaratmak olduğunda isteme motivasyonuyla bağlantı kurmak önemlidir.

Duygusal çeviklik, aşırı yeterlilik ile aşırı zorluk arasında dengeyi bulmayı gerektirir.Bu da tahterevalli ilkesidir.

Hayattaki tahterevalli ilkesi, al-ver dengesinin, aşina olunanın yeterlilik ve rahatlılığının, bilinmeyenin heyecan ve hatta stresinin yaratıcı gerilimi içinde var olduğu noktanın bulunması anlamına gelir.Bu optimum gelişim bölgesine çok özel bir yolla geliriz: becerilerimizin kıyısında yaşadığımızda.

...uygun miktarda stres harika bir motivasyon kaynağı olabilir.Zaman zaman rahatsızlık verici olsa da bizi ileriye götüren şey strestir...Stres, değişim ve onunla gelen öğrenme ile büyümenin doğal ve beklenen tamamlayıcısıdır.

Gelişmek yaptığınız şeyin sınırlarının ve ona dair becerinizin veya derinliğinizin artmasıdır.Sınır konusunda kendinize şunu sorun:"Son zamanlarda beni korkutan ne yaptım?En son ne zaman birşey deneyip başarısız oldum?" Eğer hatırlamıyorsanız muhtemelen fazla güvenli davranıyorsunuz demektir.

Derinliğe gelince, en son ne zaman işteki yaratıcılık gerektiren bir girişime ya da ilişkinize bütün tutkunuzu yatırdığınız ve gerçekten her şeyi açıkça ortaya koyduğunuz için kendinizi kırılgan hissettiniz?etrafınızdaki insanları gerçekten tanıyor musunuz yoksa derin ve gerçek olanı sınırlayan havadan sudan sıhbetlere mi güveniyorsunuz?

Duygusal çevikiği olan bir lider..."Bu toplantının ortak amacı ne? Toplandığımızda ekip üyelerimin ne hissetmesini istiyorum?Geri bildirimim kendi amaçlarını gerçekleştirmelerine nasıl yardımcı olabilir?" diye sorgulayabilir.

Gerçek olmak biraz çiziklerinin olmasını, hatta belki biraz hırpalanmayı gerektirir.

Kendinizi acıyla gelecek olan sevgiye ve sevgiyle gelecek olan acıya, başarısızlıkla gelecek başarıya ve başarıyla gelecek başarısızlığa açın.

30 Ocak 2023 Pazartesi

Dört Anlaşma (Toltek Bilgelik Kitabı)

Toltek, kadim spiritüel bilgileri ve uygulamaları araştırmak ve korumak için bir toplum oluşturan bilim insanları ve sanatçılardı.

Tüm zihniniz sisin ta kendisi.Toltekler buna mitote diyor.Zihniniz binlerce kişinin aynı anda konuştuğu ve kimsenin birbirinin anlamadığı bir rüya...Bu, illüzyon anlamına geliyor, kişiliğin "ben" sandığı şey.

Birinci anlaşma, kullandığınız sözcüklerde kusursuz olabilmenizdir.

Söz bir güçtür; kendinizi ifade etme ve iletişim kurma gücüdür.
Sözlerinizin arı olması çok önemlidir....Sözlerinizde günahsız olmak, sözleri kendinize karşı kullanmamaktır.Size aptal olduğunuzu söylediğimde...gerçekte kendime karşı kullanmış olurum...Kızgınlık duyup size duygusal zehir akıttığımda, bu sözü kendime karşı kullanmış olurum.
Gerçek, sözünüzde günahsız olmanız için gereken en önemli niteliktir.

"Mutsuzluk arkadaş arar." Korku ve acı toplumsal rüyanın önemli bir parçasıdır.

Sözlerinizi sevginizi paylaşmak için kullanın.

İkinci anlaşma, hiçbir şeyi kişisel algılamamaktır.

Bireysel önemlilik, ya da kişisel algılamak, bencilliğin en üst düzeydeki ifadesidir.

Hayır, hiçbir şeyi kişisel algılamıyorum.Sizin bakış açınız sizin dünyanızı yansıtır...Fikirleriniz daima kendinizle ilgilidir, benimle değil.

İnsanlar kendilerinin mükemmel olmadığının sizin tarafınızdan keşfedilmesinden korkuyor.Sosyal maskeden sıyrılmak acı vericidir.Birisinin söylediği ve yaptığı şey arasında fark varsa ve siz davranışa değil de söylenene kulak vermeyi seçerseniz, kendinize yalan söylemiş olursunuz.

Gerçeği kabul etmek iyileşmenin başlangıcıdır...
Birisi size sevgi ve saygıyla davranmıyorsa, o kişinin sizden uzaklaşması sizin için bir armağandır.

Asla başkalarının davranışlarından sorumlu değilsiniz.Sadece kendi davranışlarınızdan sorumlusunuz.

Bu anlaşmaya uyduğunuzda..alay edilme ya da reddedilme korkusu olmadan istediğiniz kişiye  "seni seviyorum" diyebilirsiniz.

Üçüncü anlaşma, varsayımda bulunmamaktır.

Soru sormak daima varsayımlarda bulunmaktan iyidir. Çünkü varsayımlar yaşamınıza acıları davet eder....Hayal gücümüzün ürünü olan rüyalarımızı realite olarak tanımlama alışkanlığımız var.

Biz, kendimizle ilgili varsayımlarda da bulunuruz....Yapabileceğimiz şeyleri abartır ya da yapabileceğimizden cok daha düşük bir amaç edinmeniz, kendinize doğru soruları sormak ve yanıtını almak için zaman ayırmamanızdan kaynaklanır.

Kendinizin varsayımlarından kurtulmanın yolu soru sormaktan geçiyor.İletişimin açık olmasına özen gösterin.Anlamadığınız bir şeyi sorun...Aynı zamanda siz de ne istediğinizi söylemekten çekinmeyin.

Varsayımsız bir iletişim açık ve nettir, duygusal zehirden arınmıştır.

Dördüncü, daima yapabildiğinin en iyisini yap.

Aksiyon, hareketlilik, dolu dolu yaşamaktır.Aksiyonsuzluk, yaşamı yadsımanın bir yoludur....Çünkü canlı olmaktan ve kim olduğunuzu ifade etmek için risk almaktan korkarsınız...Kim olduğunuzu ifade etmek aksiyona geçmektir.

Yaşam sizden neyi alıyorsa, bırakın gitsin.Aktif bir teslimiyet duygusu içinde geçmişi bıraktığınızda, anda dolu dolu, canlı olmanıza izin verirsiniz.

Ayağa kalkın ve insan olun...Bedeninize saygı duyun, sevin, besleyin, temizleyin ve iyileştirin.Egzersiz yapın ve bedeninizin kendisini iyi hissetmesini sağlayın.

Dikkatinizi geleceğe değil, bugune yöneltin.Anda yaşayın.

Gerçek siz, hiç büyümemiş olan içinizdeki o küçücük çocuktur.Bazen içinizdeki çocuk dışarıya çıkar.O anlarda kendinizi mutlu hissedersiniz...Biz hala çocuğuz ama özgürlüğümüzü yitirmiş bir çocuğuz.

Toltek olmak bir yaşam yoludur.

Affetmek, iyileşmenin tek yoludur.Affetmeyi seçmek kendimize şefkat duymak demektir.

Gerçek, neşter gibidir.Gerçek acı veriri çünkü yalan iltihabıyla kaplı bütün yaraları açar ve temizler.Yaraları neşterin geçici acısına katlanarak iyileştirebiliriz.

Beni mutlu eden sevgi, sizinle paylaşabildiğim sevgidir.Sizi sevdiğimi niye yadsıyayım ki? Sizin, sevgime karşılık verip vermemeniz önemli değildir....Beni şu anda mutlu eden şey, size "seni seviyorum" diyebilmektir.

İfade edilen sevgi, sadece mutluluk üretir...Sevgiyle yaşadığınızda zihninizdeki sis yok olur.